“Dil Kurumunda türkçe bilen var” diyebilir miyiz?
Dille ilgili, Dil Kurumu ile ilgili bir yazı yazdık. “Dil Kurumunda türkçe bilen kalmadı mı?” sorusunu sorduk. Cevap gelmeyince, “sükut ikrardan gelir” makamında bir yazı daha yazdık: “Dil Kurumunda türkçe bilen kalmamış” diye.
TDK Başkanı aradı, her iki yazıya da cevap vereceklerini söyledi. Ben de cevaplarını değerlendireceğimi belirttim. İlk cevap geldi, esasen tamamını yayınlamak isterdim. Maalesef yerimiz müsait değil. Cevabın esasını yansıtmaya çalışacağım.
Cevap, Veteriner Hekimliği Terimleri Sözlüğü’nün “Sunuş” yazısını yazan Prof. Dr. Cahit Kalkan’ın imzasını taşıyor.
Sözlüğün TDK’nın bilim alanlarında yabancı terimlerin yerine türkçe karşılıklarının kullanılmasını yaygınlaştırmak amaçlı çalışmalarından biri olduğu, ismin alanın uzmanlarınca verildiği, veteriner hekimlikte başta latince, ingilizce olmak üzere yabancı kökenli terimlerin yaygın olarak kullanıldığı, söz konusu çalışmada varsa öncelikle terimin türkçesinin tercih edildiği, türkçe karşılığı olmayan yabancı terimlerin türkçede yaygınlaşmış okunuş biçimlerine yer verildiği, “Veteriner terimleri sözlüğünü latince bir sözlük olarak okuyabilirsiniz” yaklaşımına katılmanın mümkün olmadığı belirtiliyor. Veteriner hekimlik alanında bu sözlüğün türkçe yayın olarak bir ilk olduğu da ifade ediliyor.
Tabiî ki bu sözlüğe emeği geçenler, iyi niyetle ve ellerinden geleni yaparak bir eser ortaya koymuşlar; bu kadar büyük bir kitapta hatalar, kusurlar ve noksanlar da olabilir. Buna bir itirazımız yok. Bizim itirazımız esastan.
TDK türkçenin “yabancı” kavrayışını değiştirdi. 1930’lara kadar, dilimizde kullanılan arapça ve farsça terimler yabancı sayılmazdı. Çünkü bu terimleri yapanlar bizlerdik, medeniyet dairemiz aynıydı. Batıda latince köklü terimler yapıldığı gibi Osmanlılar da esas olarak arapça esaslı, olmadığında farsca ve türkçe kaynaklı ıstılahlar/terimler yaptılar. Şimdi bunlar yabancı sayılıyordu. Bu sefer latince köklerden yapılmış terimler yabancı sayılmamaya başlandı. İşte “ulusal dil” anlayışı! Daha da ötesi yapıldı: Dil devrimi sırasında Osmanlıların bir yüzyılda türkçeleştirdiği tıp terminolojisi terk edildi, latinceye geçildi.
Bu uygulama aslında, gelecekle ilgili ipuçları veriyordu. Başka bir söyleyişle, dil devriminin gizli amacını ortaya koyuyordu: Günlük dil türkçe olsa bile, ilim dili latince olacak! Dil devriminin nihaî amacı, ilim dilini, en azından terminolojisini latinceleştirmekti. Bugün buna çok yaklaşıldı.
Asıl yapılması gereken, 19. yüzyıldan itibaren oluşturulan ilim ıstılahlarını koruyarak yeni terimlerin üretilmesiydi. Osmanlıca ıstılahlar reddedildi, öztürkçe terimler yerleştirilemedi ve sonuçta, latince ve ingilizce terimlerin yaygınlaşmasına zemin hazırlandı.
Veteriner sözlüğünü hazırlayanların Osmanlı birikimi konusunda hiç bir bilgileri ve çalışmaları olmadığı anlaşılıyor. Böyle bir şey olsa idi, en azından Osmanlı tıp terimlerini ihtiva eden sözlüklerin bibliyografyada bulunması gerekirdi. Divanü Lügati’t-Türk de dâhil yüzlerce kaynaktan yararlanıldığı cevapta belirtiliyor. Kitapta 8 sayfa kaynaklar (kitabiyat) var. Bir punduna getirilip mevcut TDK başkanın ismi başa konulmuş. Yazım Kılavuzu ve Türkçe Sözlük’ün tek müellifi gibi gösterilerek…
Türkçe sözlük 1945’ten beri yayınlanıyor. Başta M. Ali Ağakay olmak üzere bu esere hizmeti geçen çok sayıda şahsiyet var. Mevcut TDK başkanının bu sözlüğün başında isminin olması görevinden ötürüdür. Sözlük ve Kılavuz, Kurumundur. Bibliyografyalarda da böyle yer alır. Fakat başkana yaranmak isteyen sözlükçüler böyle bir yol tutmuş, Başkan da bundan hoşnutluk duymuş olmalı ki, göz yummuş!
Veterinerlik terimleri sözlüğünün bibliyografyasında Felsefi Doktrinler Sözlüğü, Felsefe Terimleri sözlüğü, Etiğe Giriş, Bilim Felsefesi gibi kitaplar bulunmasına rağmen, bir tek bile Osmanlı tıp terimleri ile ilgili kaynak yer almamaktadır!
Cevapta, “Ön Söz’deki birkaç cümlede bulunan yanlışlıklar ise maalesef yoğun sözlük çalışması sırasında gözden kaçmış dizgi yanlışlarıdır. 1904 sayfalık bir çalışmada bu tür yazım yanlışlarının olması kaçınılmazdır. Aynı durum, bu sözlüğü eleştirmek amacıyla kaleme aldığınız yaklaşık iki yüz kelimelik yazınızda da görülmektedir” deniliyor.
Biz bu türkçe yanlışlarının yazım veya dizgi yanlışı olarak gösterilemeyeceği kanaatindeyiz. Bunun için de sözlük hazırlayıcılarını değil, yayıncıyı, Kurumu kusurlu buluyoruz. Dil kurumunun yayınladığı bir kitabın sunuşunda ilköğretim öğrencilerinin dahi yapmaması gereken türkçe yanlışları bulunuyorsa, burada durmak lâzımdır.
Bu açıklamadan sonra “Dil Kurumunda türkçe bilen var mı?” sorusuna okuyucularımız tatminkâr bir cevap verebilirler mi acaba?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.