Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Işıklar içinde yatsın Turhan Bey

Işıklar içinde yatsın Turhan Bey

Cumhuriyet gazetesi çizerlerinden Turhan Selçuk’u kaybettik... Kardeşi İlhan Selçuk’un, hayranlarının ve tüm karikatürcü efradının başı sağ olsun...

Işıklar içinde yatsın...

Kabul edelim ya da etmeyelim, Turhan Selçuk “Türk karikatür sanatının” önemli isimlerinden biriydi. Belki de en önemlisiydi. Nerden baktığınıza bağlı...

Pırıltılı bir zekâsı yoktu, siyasi kavrayışı ve yaklaşımları sorunluydu ama iyi bir çizerdi... Grafik sanatıyla karikatürün izdivacından “kendine has” bir çizgi tutturmuştu. Bunu sürdürdü. Bir kült karakter olan “Abdülcanbaz”ı yarattı. “Gözlüklü Sami” diye bir figürü ölümsüzleştirdi.

Hülasa, sanatında iyi işler yaptı...

Turhan Selçuk deyince, birçoğunuzun aklına farklı şeyler üşüşebilir.

Benim aklıma “türbanlı domuz” karikatürü geliyor.

Ölenin arkasından kötü konuşulmaz... Elbette kötü konuşmayacağım. Benimki bir zihniyeti, bir kavrayışı, bir tutumu, hatta bir “dünya”yı anlama ve yerli yerine koyma çabası...

Turhan Selçuk imzalı türbanlı domuz karikatürü Cumhuriyet’te yayımlandığında, küçük çaplı bir kıyamet kopmuştu.

Karikatüre ilk tepki, yanlış hatırlamıyorsam Anavatan Partisi’nden gelmişti. Şimdi ismini çıkaramadığım Anavatan’lı bir yetkili, “tahrik suçu” işlediği gerekçesiyle karikatüristi kınıyor, gazete yöneticilerini “sorumluluğa ve itidale” davet ediyordu.

Haklıydı...

Hassas çatışma dengelerine sahip bir ülkede yaşıyorduk ve inançları mizah malzemesi yapmak (her türlü inançtan söz ediyorum); dince kutsal sayılan değerlerle alay etmek; hele dinin “haram” kıldığı birtakım canlılarla, yine dinin “eşref-i mahlûkat” olarak tanımladığı insanları özdeşleştirmek, işin içinde kasıt olmasa da, büyük bir sorumsuzluktu.

Üstelik, hoş değildi...

Bu “hoş olmayan” şeye başka düzeyden de tepkiler oldu. Hatta, birkaç koldan “suç duyurusu” yapıldı. Turhan Selçuk yargılandı ve beraat etti.

Ben, açıkçası, Turhan Selçuk’tan bir açıklama beklemiştim.

Pekâla çıkıp, “Kendimi dolduruşa getirip böyle bir şey çizdim. Yanlış yapmışım. Rencide ettiğim insanlardan özür dilerim. Kişisel olarak başörtüsüne karşıyım, ama bu bana başörtü takan insanları dinin haram kıldığı bir canlıya benzetme hakkı vermez, tekrar tekrar özür dilerim” diyebilirdi.

Demedi.

Bunu dememiş olmasını bir parça “mahcubiyete” yoruyordum. Mutlaka üzülmüştür de, birileri bu özrü “malumu ilam” olarak göreceği için, sessizce geçiştirme yolunu tercih ediyordur, filan...

İlhan Selçuk’un “Domuz, Türban ve Cami” başlıklı yazısı gelmeseydi, böyle düşünmeye devam edecektim.

Meğer karikatür, “İslamcının AB yolundaki çelişkisini, çatışkısını” anlatıyormuş, karikatürde kendisini gören mürteci de hemen tepki gösteriyormuş bu “mizahın ta kendisi olan” çizgilere...

Bu tevili okuyunca, donup kaldığımı hatırlıyorum.

Nasıl yani? “Aydınlanmacı bakış”, başka tür bir “aydınlanma fırsatı” olan AB’yi domuzlaşmak mı sayıyordu? Dün “yeterince batılılaşamadığı” için suçlu ve mücrim ilan ettiği insanları, bu kez “batılılaştığı”, batılılaşma istidadı gösterdiği için mi eleştiriyordu?

Nasıl oluyordu?

Kaldı ki, İslamcının AB yolundaki çelişkisini, çatışkısını anlatacak başka örnek mi kalmamıştı memlekette?

Işıklar içinde yatsın ama Turhan Selçuk zihniyeti böyle bir şeydi işte...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi