Mahir Kaynak

Mahir Kaynak

Hayalin peşinde

Hayalin peşinde

Dün hayatımı değiştiren 12 Mart’ın 39’uncu yıldönümüydü. Bugün o yılları anımsatan bir sürecin içindeyiz ve benzer duyguları taşıyorum.
İki taraf vardı ve ülkeyi temsil ettiklerini, yönetimin kendilerinde olması gerektiğini düşünüyorlardı. Taraflardan birini seçmeyi ve onun safında yer almayı düşünmedim. Bana göre devlet tek olmalıydı. Devlete karşı bir isyan olabilirdi ve isyancıların ya da devletin yanında yer almak mümkündü. Ama devlet bölünmüşse ve iki taraf da devleti temsil ettiği iddiasındaysa ne yapılabilirdi? Yönetime karşı olanlar onları meşru saymıyor ve devletin işgal altında olduğunu, onu bu işgalden kurtarmayı amaçladıklarını söylüyordu.

Böyle bir mücadelede sadece iki taraftan söz edilemez. Ülke üzerinde hesapları olan birçok iç ve dış güç odağı kavganın bir yanında yer alırlar. Kazananın galip gelen taraf olduğu şüphelidir ve çoğu zaman onun içine çöreklenen bu odaklar yönetiminde egemen olurlar. Böyle bir durumda, süreç içinde rol oynama gücünüz olduğu düşünülüyorsa, çatışmanın dışında kalamazsınız. Bu karmaşa içinde bir yer seçmek zorunda kaldım ve devletin tarafında olmayı tercih ettim. Ancak çatışan tarafların her ikisinin de devlet içinde ağırlığı vardı. Sonuç olarak hem devletin yanında hem de karşısında sayılabilirdim.

Bir tarafın adı 9 Martçılardı, diğer taraf yönetimin tümü değil onun içindeki bir gruptu. Yani askeri komuta kademesinin bir kısmı bir tarafta diğerleri öteki tarafta yer alıyordu. Sivil güç odakları da iki taraf arasında bölünmüştü. Her iki tarafın arkasında farklı dış güçlerin desteği vardı.

Sonuçta iki taraf uzlaştı ve 12 Mart Muhtırası birlikte verildi. O sırada yaşanan sertlikler bu uzlaşmanın pazarlık safhasındaki eylemlerdi. Çatışan taraflar ortak bir hükümet kurdu ve MİT 9 Martçıların payına düştü, geçmişte bu grubu izleyen kadro tasfiye edildi. Ben de bu grup içinde sayıldım.

Benim idealim kendi içinde bölünmemiş tekli bir yapıya sahip devletti ve bu oluşmadan gerçek bir devletten söz edilemezdi. Bu tekli yapının adına derin devlet dedim ve bunu tartışmaya başladım.

Devletle birlikte olmak kararımdan hiçbir nedenle dönmeyecektim. Çünkü bu benim hayalimdi. Hangi nedenle ve hangi şart altında olursa olsun devletimin dışındaki bir gücün hizmetkarı olmayacaktım.

Saygı duymasam bile tüm kurallara uymayı prensip edindim. Yaptığım bu kötü kuralları aklamak değil onu koyan devleti yüceltmekti. Ancak bu tavır devleti eleştirmemek de sayılmamalıydı. Bu açıdan bakıldığında sürekli bir muhalif olduğum söylenebilirdi. Ancak, bugün bana çok yanlış gelen, devletle milletin farklı olduğu anlayışını taşımıyorum. Eğer bir millet güçlü bir devlet kurmayı başaramamışsa zaten değersizdir.

Bugün benzer bir çatışmayı yaşıyoruz ve ben çatışan kahramanlardan biri değilim. Eski hayalimi, en azından göremeyeceğimi düşünsem bile, yitirmedim. İnsani değerleri yüksek bir halk ve onu hem koruyan hem de temsil edebilen bir devleti hayal ediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mahir Kaynak Arşivi