D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

“Canbazınkulu” gitti...

“Canbazınkulu” gitti...

Kimi “Abdullah”tır, kimi “Abdurrahman”dır, kimi de “Abdülaziz”!..
Birileri de “Abdülcanbaz”dır!
“Abdullah”, yani Allah’ın kulu. Bu ismi açıklamaya ihtiyaç yok. Bütün insanoğlu böyle adlandırılabilir; yani herkes Abdullah’tır. “Abdurrahman” yani Rahman’ın, yani müslüman kâfir bütün insanlara rahmetle muamele eden Allah’ın kulu. “Abdülaziz” yani Aziz’in kulu, yani kuvvet ve üstünlük sahibi Allah’ın kulu...
Gelelim “canbaz”ın kuluna...
Bilenler onun çizdiği karakterin aynısı olduğunu söylüyorlar. 1922’de Milas’ta doğmuş. Ailesi Girit asıllı imiş. Türkiye’de karikatür sanatının babalarından sayılıyormuş.
Bu sıfatı hak etmiş midir? Her halde etmiştir!
Hani adam oğluna, “oğlum sen bu halinle her şey olabilirsin, ama asla adam olamazsın!” demiş ya.
Karikatür sanatının en büyüğü olabilirsin ama, insana, insanlara saygı konusunda sıfır olabilirsin. Hatta sıfırın altında da kalabilirsin.
Turhan Selçuk ve neslinden bazı eşhas böyle idi.
Büyük şöhrete sahiptiler. Topluma mesaj verecek, akla, iz’ana, kardeşliğe, dostluğa davet edecek en önemli mevkilerde bulundular. Bütün işleri, kavga, çatışma tahrikçiliği idi. Toplumu dar çizgilerine sığmaya zorladılar.
İnsaniyet yönünden bir seviyeleri yoktu. Sıfır seviyesinde, hatta bazıları sıfırın da altında idiler, düpedüz çukurdular!
En önemlisi inanca, inançlılara; müslümanlara saygısızdılar. Onları tahkir, tezyif ve terzil etmek için ömürlerini harcadılar. Bu ülkenin büyük çoğunluğunu asla anlamak istemediler, hiç bir zaman anlamaya çalışmadılar; insan yerine koymadılar. Sözlüklerinin her zaman en başında kin ve nefret yazılı idi.
Bir gün bile, bir tek defa dahi, bir imanlı insanı olumlu surette çizmediler, yazmadılar. Hep düşmandılar onlara; her türlü hakarete layıktılar bu yüzden.
Bütün karaları, bütün renkli renksiz pislikleri büyük bir hınçla onlara çalmaya gayret ettiler.
Eğer bunu gerçek bir dinsizlikle yapıyorlarsa, diyecek bir şey yok. “İnançsızım. Bütün inananlara karşıyım!” Bunu diyen, kendi içinde tutarlıdır. Ona bu çerçevede söyleyecek lâfınız olmaz. İnanmamak da bir insanlık durumudur.
Ama ya kendisi inançlıysa, saldırdıklarından başka bir inancın sahibi ise? O inanca sahip olarak, o inancın bağnazı olarak imanlı insanları tahkir ve tezyif ediyorsa?
Biz onu külliyen inançsız sanıyorduk.
Meğer değilmiş. Bir şeylere inanıyormuş.
Meğer o da bir kulmuş, hem de canbazın kulu!
Hacıbektaş Dergâhı’nın bulunduğu kasabaya defnedilmeyi vasiyyet etmiş.
Bunlar her ağızlarını açtıklarında insaniyetçilikten, insanseverlikten, hümanistlikten dem vururlar. Eleştirdikleri, hor gördükleri insaniyetsizdir! İnsanlıktan nasipsizdir! Bunlar hürriyetçi, insan haklarından yana. Karaladıkları hürriyet düşmanı, insan haklarına karşı.
Canbazınkulu bu kimliği ile 28 Şubatcı üniversitelerden iki defa fahri doktora unvanı almış!
Avrupa Birliği muhafazakâr siyasetin konusu olunca, kıt siyasi zekâsıyla “başı örtülü domuz” karikatürü çizmiş. Müslüman halkımıza olan hıncını, kinini, nefretini, öfkesini... böylece kusmuş.
Domuzu çizerken aynadan yararlandığından şüphe yok!
Allahın, Rahmanın, Azizin, Rahimin, Gafurun.. kulu olsa idi, ondan insaniyet bekleyebilirdik. İtidal, hoşgörü, tesamuh umabilirdik.
Ama o canbazın kulu idi. Ondan canbazlıktan başka ne beklenebilirdi ki?
Son canbazlığı, inancını deşifre etmek oldu.
Saygı göstermeyen saygı ummamalı. Toprağı bol olsun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi