AK Parti, seçim barajını neden yüzde 5'e indirmiyor?
Anayasa taslağı tartışmaları arasında, seçimlerde barajın yüzde 5'e çekilmesi görüşü bir defa daha gündeme geliyor.
AK Parti'nin, bu süreçte DSP ve BDP milletvekillerinin oylarına ihtiyaç duyacağı ortada. Bu iki parti de ısrarla ve bence haklı olarak seçim barajını hatırlatıyor.
Anayasa'nın 67. maddesinde; "Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak şekilde düzenlenir." deniyor. Rahmetli Özal'dan beri, başta iktidar partileri, sonra anamuhalefet partisi CHP, daha sonra MHP, bu gerekçeyi ileri sürerek, hep yüzde 10 barajının kalmasından yana tavır koydular.
Bir hatırlatma yaparak meselenin boyutlarını anlatmaya çalışayım. 2002 seçimlerinde, Meclis'e iki parti girdi. AKP 11 milyon oy, CHP ise 6 milyon oy toplayarak Meclis'e girdi. Her iki partinin toplam oyları 17 milyon. Toplam oy kullanan seçmen sayısı ise 41 milyon. Yani 24 milyon seçmenin temsilcisi milletvekili Meclis'te yok.
2007 seçimlerinde AKP 16 milyon oy, CHP 7 milyon oy, MHP ise 5 milyon oy aldı. Üç partinin aldığı oyların toplamı 28 milyon. Oy kullanan seçmen sayısı ise 42 milyon. Yani bu defa da 14 milyon seçmenin milletvekili yok. Görülüyor ki, "yönetimde istikrar" denirken, "temsilde adalet" katlediliyor. Bu mudur, demokrasi? Hem halkın iradesini savunacaksınız, hem de halk iradesinin Meclis'e yansımasını engelleyeceksiniz...
Yüzde 5, ortalama 2,5 milyon oy demek. 2,5 milyon oy alan bir parti ise Meclis'te 30 civarında milletvekili ile temsil ediliyor.
Yüzde 10 barajında ısrar edenler, aslında Şark kurnazlığı yapıyorlar. Demokrasi, demokratikleşme demelerine rağmen "bu baraj işimize geliyor arkadaş" diye de için için seviniyorlar. Barajı geçemeyen partilerin çıkaracağı milletvekillerini, barajı geçmiş partiler kazanmış oluyor. Oluyor ama bu haksız bir kazançtır.
Bugün AK Parti, Saadet Partisi barajın altında kalırsa, daha fazla milletvekili çıkarır. CHP de öyle. DSP barajı geçemezse daha fazla milletvekili çıkarır. Bir de Mustafa Sarıgül'ün kuracağı parti var. MHP, Büyük Birlik Partisi barajı geçemezse daha fazla milletvekili çıkarır.
Türkiye'de demokrasi, samimiyet düzlemine bir türlü taşınamıyor. Herkes, kendine demokrat olunca daha başta güven bunalımı doğuyor.
Hâlbuki, demokrasi, demokrat ruhlu siyasiler ister. "Yönetimde istikrar" bahanedir. "Ben olayım, konumumu muhafaza edeyim, benim dediğim olsun" diyenler, aslında demokrasinin temeli olan paylaşma ilkesinden kaçıyorlar. Tamam, ben de istikrar bozulmasın diyorum. Ama bunu, paylaşmayı bilmekle de yapabilirsiniz. Bakınız Avrupa ülkelerine, aynı çizgideki partilerin koalisyonları ile iktidarlar tayin ediliyor. Diyelim AK Parti, baraj yüzde 5'e inince tek başına iktidar olamadı. Saadet Partisi'nin ve BBP'nin milletvekillerine ihtiyaç duydu. Çok mu kötü bir şey bu? Hatta daha faydalı, hayırlı bir sonuç da olabilir. AK Parti liderliğine içeriden yapılamayan ikazlar, tavsiyeler cesurca bu parti yöneticileri tarafından yapılır. Başka koalisyonlar için de böyle.
Ama asıl Barış ve Demokrasi Partisi seçmeni için konu çok daha önemli. Bir yandan, "terör bitsin, silahlar sussun" diyorsunuz, bir yandan da insanların önüne barajlar dikiyor, onları dağa mahkûm ediyorsunuz. Onları, bağımsız adaylarla seçim kazanmak, sonra da bir araya gelip grup kurmak zorunda bırakıyorsunuz. Niye? Evet, onların Parlamento'da adil bir şekilde temsil edilmelerini ve barış atmosferi doğmasını neden engelliyorsunuz?
Demokrasi, "güç hep bizde olsun" sistemi değildir. Tolerans, paylaşma, herkesin konumuna saygılı olma ve ülke için, insanlar için daha iyiyi, daha faydalı olanı birlikte yapabilme kabiliyeti, sanatı ve erdemidir. Farklılıkları zenginlik görmek, demokrasinin temeli değil mi? Pekiyi niye o zenginliğin Parlamento'ya yansıması engelleniyor? Kaldı ki, Meclis'teki çeşitlilik, uzlaşma kültürüne de en büyük faydayı sağlayacaktır.
Buyurun size gerçek bir samimiyet sınavı...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.