Irak’ta Sünni yapılanmanın çöküşü
Geçenlerde Irak bağlantılı uydudan yayın yapan Irakiyye Kanalının bir tartışma programına davet edildim. Konu Irak Direnişine Destek Konferansının(11 Nisan 2010) Türkiye'de yapılmış olmasıydı. Daha önce de aynı konuyla alakalı BBC'den aramışlar ve lakin haberdar olmadığımı söylemiştim. Önceki yıllarda benzeri toplantıları takip etsem de son toplantıdan haberdar olamamıştım. Bununla birlikte, İranlı ve Iraklı çevrelerin önceki konferanslardan çok alındıklarını biliyordum hatta karşıt konferanslar tertip ettiklerini de. Zira onları da izlemiştim. Uydu bağlantısında sorunlar çıkması nedeniyle pek sağlıklı program olmasa da sunucu konferanstan öteyi Türkiye'yi sorgulayan sorular soruyor, verip veriştiriyordu. Taaccübüme gitti sanki suç bastırıyorlar gibi geldi. Zira ateşli sunucu 'Biz de Bağdat'ta PKK konferansı tertip etsek ne olur?' gibisinden saçma sapan şeyler söylüyordu. Ben de kendisine 'Kandil neticede Irak toprağıdır ve PKK varlığını burada sürdürüyor. Dolayısıyla PKK'nın ülkenizde konferans vermesine gerek yok nasıl olsa daimi üsse haiz şeklinde mukni olmaktan ziyade ifham edici yani susturucu cevaplar veriyorum ama sunucu oralı değil. Cevaba bakmıyor kurulu zemberek gibi bıkmadan usanmadan aynı nakaratı tekrar ediyor. Bıçkın programcı bildiğini okuyor. Son bir gayretle kendisine şunları anlattım; Konferanstan benim bile haberim olmadı ancak yapıldıktan sonra muttali olabildim. Ulusal basın bahsetmediği gibi kamuoyunu etkileme imkanı ve şansı da yok. Bir otelde kapalı salon toplantısı olmaktan öteye bir anlam da ifade etmiyor.
İktidarı ellerine geçirmelerine rağmen Maliki gibi Şii eksen üzerine siyaset yapan siyasetçiler herhalde haksızlıktan olsa gerek rahat değiller hatta panik halindeler. Toplantıya Haris Dari gibi Iraklı şahsiyetlerin yanında bazı uluslar arası şahsiyetler de katılmış.
Esasen son seçimler ve gelişmeler Sünnilerin neredeyse Irak denkleminin dışına çıktıklarını gösteriyor. İşgalden sonra Sünni kitleler arasında varlık gösteren Hizb-i İslami eridi ve neredeyse Allavi'nin Irakiyye kitlesi içinde yok oldu. Dolayısıyla savaştan sonra Türkiye'deki siyasi iktidarın Iraklı Sünnileri yönlendirme politikaları iflas etmiştir. Şimdi Hizb-i İslami de dahil olmak üzere siyasete katılan Sünni kesimler laik Şiiler tarafından temsil edilmektedir. Müstakil varlıklarını kaybetmiş bulunuyorlar. Onun ötesinde Hey'etü'l ulema da kapalı salon toplantısı yapmaktan öteye bir varlık gösteremiyor. Buna rağmen, Amerikan yönetimiyle elbirliği ve işbirliği yapan Nuri Maliki yönetimi de Sünni yapılanmaların peşini bırakmıyor. Bu bağlamda, Haris Dari'nin oğlu ve Heyet'in ileri gelen isimlerinden Dr. Müsenna Dari hakkında fezleke çıkartıldı ve aranıyor. Teröre destek vermekle ve el Kaide'yi finanse etmekle suçlanıyor. Amerikalılar Sünnilere gözdağı vermek için geçmişte Muhsin Abdulhamid ve Müsenna Dari gibi önemli şahsiyetleri gözaltına almış lakin daha sonra toplumsal baskı nedeniyle bırakmak zorunda kalmışlardı. Şimdi ise Maliki yönetimiyle birlikte olan Amerikalılar daha etkin sürek avı yapabiliyorlar. Türkiye'de küçük bir toplantıyı bile hazmedemeyen ve neredeyse bundan dolayı Türkiye'yi sorumlu tutan anlayış Müsenna Dari gibilerine göz açtırmıyor. Bu bağlamda, Ürdün yönetimi Müsenna ed Dari'yi aranan teröristler listesine dercetti. Geçmişte Ahmet Çelebi ile Petra Bankası nedeniyle kapışan Ürdün yönetimi daha sonra işgalciler hatırına Çelebi'nin peşini bırakırken Müsenna Dari hakkındaki kararı uygulayanların önde gideni oldu ve onu istenmeyen adam ilan etmekte gecikmedi. Demek ki ABD ne derse o!
Müsenna Dari Güvenlik Konseyi'nin aldığı 1267 sayılı karara göre arananlar listesinde bulunuyor. 26 Mart tarihinde Amerikan Hazine Bakanlığı bir karar almış ve Heyet'in Basın Sözcüsü Müsenna Haris Dari'yi Mezopotamya'da teröre destek verenlerin kara listesine katmıştı. Hazine Bakanlığına göre, Müsenna, Ağustos 2008'den beri Amerikan işgalci güçlerine karşı direnişi yeniden yapılandırmaya ve aktif hale getirmeye çalışmaktadır. İşin ilginç yanı, eski Baascı olan ve Saddam'a ihanet eden Allavi, Saddam'ın doğum yeri Tikrit'te bile varlık gösteriyor ve seçimlerde aslan payını alıyor. Bu, Sünni siyasetinin renklendiğini gösterdiği gibi yapısal değişiklik içine girdiğini de göstermektedir. Suudi Arabistan gibi bölge ülkeleri de bu yeni eğilime katkı sağlıyorlar.
Bir taraftan Sünni siyasi arenada eksen kayması yaşanırken diğer taraftan da yapısal ve bünyevi bir değişim içine giriyor. Kısaca, savaş sonrası Irak'ta kurulan eğreti Sünni yapılar birer ikişer dökülüyor veya çöküyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.