Nükleer İran
İran’ın nükleer silahlara sahip olma olasılığı, görünen o ki, en çok Akdeniz kıyısındaki İsrail ve dünyanın öte ucundaki ABD’yi rahatsız ediyor. İran’ın komşuları Arap ülkeleri bu ihtimalden ürkmekle beraber nedense karınlarından konuşuyor. İran’ın bir diğer komşusu Rusya konuya ılımlı yaklaşanlardan; askeri müdahale seçeneğine sıcak bakmıyor, ancak ekonomik yaptırımlar konusunda ikna edilebilecek gibi duruyor. Zaten Rusya ve İran arasındaki ticari ilişkiler her iki ülke açısından da çok büyük önem taşımıyor. Uzun yıllar rekabet ekseninde götürülmüş bu ilişki Batılı güçlerin bölgeye müdahalesinin başladığı 20’nci yüzyıldan beri dayanışma şeklini alabiliyor.
İran’ın Batı’daki komşusu Türkiye ise nükleer bir güç haline gelebilecek bu ülkeye yönlendirilecek yaptırımlar konusunda en isteksiz olanı. Objektif bir bakış açısıyla değerlendirildiğinde Türkiye ile İran arasında sürtüşme konusu olabilecek birçok konu mevcut. Her iki ülke Orta Asya’da, Kafkaslar’da, Irak’ta hatta ve hatta Suriye ve Lübnan’da nüfuz alanları açısından rekabet halinde. İran, geleneksel olarak bu bölgedeki Şii unsurlar üzerinden etki alanını genişletmek ve tahkim etmek yoluna giderken, Türkiye özellikle son yıllardaki aktif dış politika stratejisi gereğince bölgesel liderlik rolüne soyunmuş durumda. Bu rol İran’ın sınırlarının ötesine taşan bir etki alanı yaratma projesiyle çelişiyor. İran, Orta Asya ve Kafkaslar’daki etkisi açısından Rusya’nın ve Türkiye’nin gerisinde kalsa da Irak’ta hatırı sayılır bir nüfuzu var. Suriye ile uzun yıllara dayanan bir ittifak ilişkisi ve Lübnan’da Hizbullah kanalıyla güçlü bir siyasi etkinlik sağlayabiliyor. Üstelik İsrail karşıtı radikal söylemleri sayesinde Hamas gibi Sünni Arap örgütler üzerinde de bir kontrol oluşturabiliyor. Bütün bunlara ilaveten Suudi Arabistan ve Yemen gibi ülkelerdeki Şii azınlıkları etkileyerek Ortadoğu’yu karıştırabilecek bir potansiyeli elinde bulunduruyor. Bütün bu noktaların neredeyse tamamında Türkiye ile İran karşı kamplarda yer alıyorlar. İsrail ise Ortadoğu’daki bu büyük çekişmede her kesimle kavgalı bir ülke olarak aslında etki alanı savaşının dışında kalıyor. Bu haliyle çıkar çatışmasının bu kadar belirgin olduğu iki ülkenin ilişkileri bu denli yumuşak görünürken, konuya daha uzak ülkelerin İran’ın nükleer silahları konusunda bu derece alarmist olması açıklamaya ihtiyaç duyuyor.
Bu durumda: Türkiye, İran’la rakip konumunun farkında olmakla beraber İran’ın nükleer güç sahibi olmasının kendi aleyhine dengeleri bozmayacağını düşünüyor olabilir. Zaten İran’ın İsrail’e yönelik agresif retoriğine rağmen bu silahları saldırı amaçlı kullanması düşünülemez. Olsa olsa kendisine yönelik bir saldırı için caydırıcı bir etki yaratmayı hedeflemektedir. Türkiye ise İran’ın nükleer güce sahip olmasından sonra Batı açısından dengeleyici rolünün ve öneminin daha da artacağını düşünmektedir; üstelik bir saldırı ya da ekonomik yaptırımların en çok yük getireceği ülkedir. İsrail ise nükleer güce sahip İran ve Türkiye’nin sivrilip birbirini dengeleyeceği bir bölgede daha da silikleşecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.