AK Parti'yi bölme hamlesine dikkat...
AK Parti milletvekillerinin şu anayasa değişikliği oylamalarındaki kararlı duruşları var ya, bütün oyunları bozuyor.
Statüko zaptiyeleri çileden çıkıyor, saç baş yoluyor. Hele oylamalar 331-338 aralığında, yani bıçak sırtında devam ederken eğilip bükülmemeleri, demokrasi tarihine geçecektir. Ufuk Uras'ın tespitini unutmayalım: "Anayasa oylamasında 330'un altında kalınması, Ergenekon'un zaferi olur..."
İktidar olduğu günden beri, vesayet rejiminin ağaları, AK Parti'yi bölmek için uğraşıyorlar. Çünkü bu, onların siyasete en temel müdahale planıdır. Geçmişte hep böyle yaptılar. Bölme yetmediyse, darbeler sonrasında kapattılar. Her defasında, siyaseti kendilerine, kendi iradelerine mahkûm ettiler. Meclis iradesini rehin aldılar, ipotek altına soktular. Medyadaki kozmik adamları vasıtasıyla bunu da her fırsatta hatırlattılar; "İktidar olabilirsiniz ama asla muktedir olamazsınız..." dediler.
Bu vesayet oyunu, sadece AK Parti için oynanamadı. Ama asla vazgeçmediler.
Bakınız artık siyasî parti olduğunu da unutan CHP'nin Genel Başkanı Sayın Baykal üç gündür ne söylüyor:
"Türkiye'yi bu gidişten ancak sorumlu, vatansever AKP'li bir avuç milletvekili kurtarabilecektir. Sorumluluk, büyük ölçüde onların omuzlarındadır. Son olarak oyların 331'e kadar düşmesi, AKP içinde aklıselim davranan, gidişin doğru olmadığını gören sağduyulu, vatansever milletvekillerinin yaptığı ciddi bir uyarıdır. Bu milletvekilleri destek vermeyerek, çok önemli bir sinyal gönderiyorlar. Hukuka, demokrasiye inanan AKP milletvekillerinin, gerektiği anda en iyi şekilde görev yapacakları umudumu hâlâ koruyorum."
Ne şimdi bu? AK Parti'nin 336 milletvekili var. Fire veriyorsa, en çok 4-5 milletvekili fire veriyor. Demek onlar vatansever. Diğer 300 milletvekili? Onlar vatan haini mi? Siz kimsiniz Allah aşkına? Vatanseverliğin mihenk taşı mısınız? Demokrasinin mezurası var da, siz mi ölçüyorsunuz, kimin ne kadar demokrat olduğunu?
Bakınız burada bir parantez açayım. 2007'de verilen 27 Nisan muhtırası, Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde hâlâ duruyor. Sayın Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığını engellemek için verilen, o muhtıradan bir bölüm hatırlatacağım:
"Türk Silahlı Kuvvetleri, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri, eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir. 'Ne mutlu Türk'üm diyene' anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti'nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır..."
Açıkça, "darbe yaparız ha..." tehdidir bu. Ve bu bildiri hukuken suçtur. Bu ülkenin Kürt vatandaşlarını Genelkurmay adına, açıkça düşman ilan eden bir anlayışın ürünüdür. "Bildiriyi ben yazdım" diyen dönemin Genelkurmay Başkanı hakkında, yargı hiçbir işlem yapmamaktadır.
Fakat ben başka bir şey söyleyeceğim. Bu bildiriye hükümet çok sert tepki verdi ve karşı çıktı. Bu, Türkiye'de ilk defa oldu. Ve eğer bugün Ergenekon davası diye bir dava varsa, dokunulmayanlara dokunma cesareti yargıda, devlet içinde doğmuşsa, bu cesaretin kaynağı, hükümetin bu muhtıra karşısındaki dik duruşudur... Fakat CHP ne yaptı? CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen aynen şöyle dedi: "Ülkenin temel değerlerine askerin sahip çıkmasını yadırgamamak gerekir. Cumhuriyeti biz sokakta bulmadık..."
Oradaki "biz" var ya. İşte vesayet rejiminin kozmik kelimesi budur. "Bizim Cumhuriyet.. biz kurduk.. biz asılız..." Durmadan milletin kafasına kakılan laflardır bunlar.
Biz de, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü isteyenler olarak diyoruz ki: Yetti be... Siz asıl değilsiniz. Bizden hiç farkınız yok. Hepimiz Cumhuriyet'in eşit yurttaşlarıyız. Sizin hiçbir ayrıcalığınız yok. Askeri tahrik etmekten, AK Parti'nin içiyle oynamaktan vazgeçin. Millete dayanın, seçmen iradesine yaslanın. Eski çamlar bardak oldu, uyanın...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.