Herkesin tarihi yazılıyor
Anayasa değişikliklerinin tamamlanan birinci turunda en dikkat çeken şey nedir diye sorulursa, sanırım muhalefet adına "kendi rolünü oynamamak" denebilir.
Evet, hükümet partisine muhalefet ettiler ama Anayasa değişikliği görüşmesi böyle bir iktidar-muhalefet ilişkisini gerektirmiyordu.
Doğru olan, böyle tüm toplum hayatını ilgilendiren ana metnin, herkesin katkısı ile şekillenmesi idi.
Bütün ilk tur görüşmeleri sırasında, tüm muhalefet tarafından "iktidarı yalnız bırakma" politikası uygulandı. Hiçbir katkıda bulunulmadı. Görüşmeler sırasında "engelleme taktiği" genel yaklaşım oldu.
Oylama sırasında ise MHP Meclis'e girip ret oyu verdi, CHP, milletvekillerini Meclis'e sokmayarak milletvekili iradesine tam bir ipotek koydu, BDP kimi zaman CHP gibi, kimi zaman MHP gibi hareket ederek oyuna katıldı.
Muhalefetin siyasi perspektifleri farklıydı ama iktidar karşıtlığında el ele tutuştular.
Herhalde, bu ilk tur görüşmelerinde en paradoksal olanı, 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasını engelleyen, geçici 15'inci maddenin kaldırılması sırasında takınılan tavırdı.
CHP lideri Baykal, 15'inci maddenin kaldırılması şartını ilk koşan kişiydi. 12 Eylül, onlarca solcu gencin derin acılar yaşamasına yol açmıştı.
Ama Baykal ve diğer tüm CHP'liler, diğer maddelerde olduğu gibi oylamaya katılmadılar.
MHP milletvekilleri oylamaya katıldılar ama ret oyu kullandılar. Oysa 12 Eylül, onlarca milliyetçi genci işkenceden geçirmiş ya da idam etmişti.
BDP'lilerden kimi katıldı, evet oyu kullandı, kimi katılmadı.
Evet, birinci tur görüşmeleri bitti ve herkesin tavrı tarihe yazıldı.
Değişiklik paketi 331-340 arasında oylarla kabul edildi.
Şimdi bundan sonrasına ilişkin tahminler yapılıyor. Pazar günü ikinci tur başlayacak. Muhtemel ki, orada da yeterli oy bulunacak. Yeterli oy dediğimizde bunun ancak paketi referanduma götürecek kadar bir oy olduğu görülüyor.
Ama acaba paket ikinci turda da bu oylarla kabul edilince ne olacak?
CHP, değişiklik paketini Anayasa Mahkemesi'ne götürmeye hazırlanıyor. Bunun için 110 imza bulmayı hedefliyor.
CHP çizgisinde yazıp çizenler, Anayasa Mahkemesi'nden adeta otomatik bir yürütmeyi durdurma ve iptal kararı bekliyorlar.
Hatta kimileri, Anayasa Mahkemesi'nin sadece Anayasa değişikliklerini iptal etmekle yetinmeyeceğini ifade ediyorlar.
Onlara göre, Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından sonra, bu kararın gerekçesinden yola çıkarak kapatma davası açacak, Anayasa Mahkemesi de, AK Parti'nin ipini çekecek.
Hatta kurgu öyle ki, sadece parti kapatmakla yetinilmeyecek, Başbakan Erdoğan dahil verilecek siyasi yasak kararlarıyla, partinin üzerinden adeta buldozer geçirilmiş olacak.
Bu öngörülerden sonra ne denebilir?
"Başka emriniz yok mu, Türk siyasi hayatını yeniden tanzim için" denebilir herhalde.
Başka türlü ortalık nasıl süt-liman haline gelecek?
CHP başvuracak, Anayasa Mahkemesi isteneni yapacak! Kurgu bu.
Bu kurguyu seslendirenler, Anayasa Mahkemesi'nin CHP'nin noteri gibi görünüyor olmasından hiç mi hiç endişe etmiyorlar.
Anayasa Mahkemesi 367 kararını verdiğinde, Anayasa Mahkemesi AK Parti ile ilgili "laiklik karşıtı eylemlerin odağı" kararını verdiğinde, Anayasa Mahkemesi 10. ve 42'nci maddelerle ilgili değişiklikte kendisine yeni yetkiler ürettiğinde toplum nezdinde nasıl bir yıpranma süreci içine itildiğini hiç mi hiç görmek istemiyorlar.
Bir yazarımız, naklettiğim senaryoya "en kara senaryo" tanımlamasını yapmış. Evet, "en kara senaryo" bu.
Birileri sanıyor ki, biz yaparız olur. Öyle geldiler bugüne kadar.
Sandıktan kendileri çıkmıyorsa, sandığın iradesi hava cıva.
Baykal ne diyordu:
"Bu Meclis Anayasa değişikliği yapamaz çünkü bu Meclis'in çoğunluğu AK Partili."
Sonra "Üç maddeyi çıkarın, gelin birlikte yapalım"a geldiler.
Anayasa değişikliğinin bir kısmı birlikte yapılabilecek idiyse, demek AK Partili milletvekillerinin meşruiyetinde bir sıkıntı yoktu.
AK Parti, üç maddeyi dışarı atmayı kabul etmeyince, yeniden eski söyleme döndüler. "Bu Anayasa değişikliği AKP anayasasıdır, hatta RTE anayasasıdır" sözü üretildi Baykal tarafından. CHP'nin katılmadığı bir Anayasa yapımı, ayıplı olmaktaydı. Bu, Meclis üzerine konan CHP ipoteği idi.
AK Parti her bir milletvekilinin meşruiyetini tartışamazdı ve bu hüviyetiyle Meclis'in Anayasa yapma hakkını tartışamazdı.
Meclis'in Anayasa yapma hakkını tartışmak, Meclis'e darbe yapmakla eş anlamlıydı çünkü.
CHP zihniyeti, zımnen Meclis iradesini meşruiyet sorgulamasına tabi tutmaktaydı. Bu iş gele gele, Anayasa değişikliğini referandumdan kaçırıp, Anayasa Mahkemesi safhasında bitirme oyununa geldi.
Anayasa Mahkemesi'ni, CHP'nin otomatik iptal kurumu haline getirme arzusu var.
Türkiye, ciddi sınavların içinden geçiyor.
Meclis, partiler, liderler, Anayasa Mahkemesi dahil yargı kurumları, askerler...
Ve millet...
Önüne Anayasa değişikliğini oylama imkanı sunulduğunda millet...
Ben derim ki, herkes yarın tarihin kendileri için ne yazacağına bakmalı.
Tarih notlarında, herhalde en dramatik satırlar muhalefet için yazılanlar olacaktır.
-CHP hangi rolü oynadı, MHP hangi rolü oynadı, BDP hangi rolü oynadı? AK Parti yalnızları oynadı ama birliktelikleri oynayanlar çok daha dramatik bir görüntü sergilediler.
Öyle ki seyreden herkes, "Bu birlikteliğin temelindeki sır ne" sorusunu sormaktan kendini alamadı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.