İsmet Paşa’nın bıyığı
İsmet Paşa, bir kurtuluş savaşı kahramanıdır... Cumhuriyetimizin iki numaralı adamıdır. Müthiş zeki bir politikacıdır. İyi bir aile babasıdır. Başarısız bir Başbakandır.
Daha da önemlisi, adını verdiği iki zaferle anılmaktadır:
Birinci İnönü Zaferi, İkinci İnönü Zaferi...
Söylemesi ayıptır, boş bulundukça okurum, kitap filan karıştırırım.
İsmet Paşa hakkında da çok şey okudum... Kendisinin Abdi İpekçi’ye dikte ettirdiklerini, Şevket Süreyya ve Falih Rıfkı’nın yazdıklarını, Kandemir’leri, Kutay’ları, harp mecmualarını, şunları bunları...
Hepsini bir tamam okuyup hatmettim.
Fakat. İnönü çarpışmalarına (yani ricatına) niçin “zafer” denildiğini anlayamadım.
Engin abi, biliyorsan sen söyle...
Turgut Özakman’a sorsak, “Çılgın Türk” tadında rivayetler aktaracak... Kemal Tahir’e başvuramıyoruz, çünkü rahmetlinin en basit konularda demiş bulundukları bile henüz hazmedilebilmiş değil... Bu kez romanlarını yakmaya kalkarlar, neme lazım.
Soru çok net ve sarih:
Bildiğimiz “geri çekilme” nasıl oluyor da “zafer” sayılıyor?
Bu iki zaferde kaç askerimizi kaybettik, karşı tarafa ne kadar zayiat verdirdik? Bu iki zaferin sonucunda ne oldu? Psikolojik üstünlük kime geçti? Bildiğim yahut ima ettiğim bir şey yok. Gerçek
ten merak ettiğim için soruyorum.
Bu meseleyi de bu şekilde hallettikten sonra, gelelim asıl konumuza...
Konumuz, İsmet Paşa’nın bıyığı...
Biliyorsunuz, ana muhalefet partisinin “cunta anayasasını deldirtmemekle” maruf lideri Deniz Baykal, “daha demokratik bir anayasa” için çırpınan Başbakan Erdoğan’ı Nazi lider Hitler’e benzetmişti...
Erdoğan da, “Hitler arıyorsan, kendisine milli şef dedirten eski genel başkanınızın parti binasında asılı duran resmine bak” mealinde bir cevap vermişti.
Kıyamet bunun üzerine kopuyor işte...
Son üç gün içinde, konuyla ilgili onlarca makale, iki adet derin analiz, beş altı civarında da “tarihimizde ne olup bitmişti” türünden magazin yazısı okudum... İki adet de tartışma programı izledim.
Baykal’ın mukabil cevabı gelmeseydi, bu konuya girmeyecektim.
Diyordu ki Baykal, “Elini dilini İsmet İnönü’nün bıyığından çek... Sen zararlı çıkarsın.”
İsmet Paşa’nın bıyığına kadar uzanan tartışmayı kendisi başlatmıştı oysa.
Bugün de “Tarihimizde hangi olaylar faşizmi hatırlatmaktadır?” diye bir soru sorulsa, bakışlar otomatikman İsmet Paşa’nın yapıp ettiklerine çevrilecektir...
Kolhoz ve sovhoz’dan mül
hem Köy Enstitüsü uygulaması, yarı karmadan da taviz veren içe kapanmacı ekonomi, “tek parti” istibdadına dayalı polis devleti modeli, sistematik “komünist tutuklamaları”, Tan gazetesinin yakılıp yağmalanması, Sabahattin Ali’nin garip gaybubeti, Varlık Vergisi Kanunu ve icraatı... Sürgünler, çalışma kampları, şunlar bunlar...
Saymakla bitmez...
İsmet Paşa’nın bıyığı tartışmasından, bence Baykal zararlı çıkar.
Ben olsam, “Rica ederim, kapatalım bu bahsi” derdim.
Madem kapatmıyoruz, biraz da Ertuğrul Özkök zararlı çıksın.
Köşesinde İsmet Paşa’nın kendisini öptüğü fotoğrafı yayınlayan Özkök, Başbakan’a hitaben şöyle diyor: “İsmet İnönü’nün kumaşından Hitler elbisesi biçmeye kalkmak size yakışmadı. Siz, ecdadınızdan bir Hitler çıkabileceğini kendiniz kabul ediyorsanız, o zaman ‘Meds Yeghern’ diyenlere ne diyeceğiz?”
Ne dersen de...
Hitler benzetmesini ilk Baykal yapmıştı...
Erdoğan’ın kumaşından Hitler elbisesi biçenlere sesin çıkmıyor... Üstelik, bu elbiseyi “vergi borcu”, “Hilton bilmem ne arazisi” diyerek kendin bol keseden biçip duruyorsun...
Demek ki, ecdadından bir Hitler çıkabileceğini kabul eden sensin...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.