Anayasa değişikliği ve yakın gelecek
Siyasi partilerin kapatılmasını yeniden düzenleyen anayasa değişikliğinin, 330’u bulamadığı için paketten düşmesi, Ankara’yı müthiş hareketlendirdi. Erken seçim ve AK Parti içinde organize bir muhalif grup olup olmaması başta olmak üzere, pek çok tartışma bir anda alevlendi.
Kuşkusuz tek başına iktidar olan bir siyasi partinin, hele ikinci iktidar döneminde kendi içinde küskünler, gruplar ya da aykırı görüşler üretmesi beklenmeyen bir gelişme değil. Ancak anayasa paketinin her iki turunda da AK Parti’deki bu farklılıkları yansıtan ciddi bir işaret ortaya çıkmadı.
***
Siyasi partilerin kapatılmasını düzenleyen değişikliğin 327 oyda kalması, neresinden bakarsanız bakın 10-12 civarında bir fireyi ifade ediyor. Aslında her iki turda da pakete karşı çıkması beklenen ve o ana kadar bu çizgide sinyaller vermiş olan milletvekilleri, tam aksine partiyle bütünleşen bir görüntü verdiler. Dolayısıyla sadece parti kapatma konusunda aykırı bir duruş sergilemeleri, açıkçası çok mantıklı görünmüyor. Nitekim Kürşat Tüzmen’in verdiği tepki tam da bunu ifade ediyor. Bu parantezde anılan diğer milletvekilleri için de üç aşağı beş yukarı aynı değerlendirme yapılabilir.
Meseleyi 1 Mart tezkeresinde yaşananlara benzetenlere katılmak hayli zor. O tarihte gerçekten vicdanları kanatan ve hangi gerekçeyle olursa olsun evet denilemeyecek bir tezkere metni vardı. Kıl payıyla da olsa Türkiye, en azından Irak’ın işgaline doğrudan ortak olmayan bir duruş sergiledi. Bugün dış politikada sözünün dinlenir
olmasında bu duruşun ne denli katkısı olduğunu da unutmayalım.
***
Anayasa paketinin devam eden görüşmelerinde sürpriz beklenmiyor. Bir bakıma Türkiye’nin değişim rotasında bir geriye dönüş ihtimali olmadığını da ortaya koyan bir seyir bu.
Ancak süreçte ortaya çıkan bazı gelişmeler, yakın geleceğin siyasi mimarisinde bazı değişiklikler ortaya çıkarabilir. ‘327 kazası’, her durumda AK Parti’nin genel seçimlerdeki listesi başta olmak üzere, bir dizi sürprizi tetikleyebilir. Gördüğüm kadarıyla bu ‘fire’nin perde arkasında ne olduğu bir süre konuşulmayacak. Ancak seçim döneminde parti içindeki bu 10-12 firenin ne anlama geldiğini ya da nasıl bir mesaj taşıdığını daha iyi anlama imkanımız olacak.
Başbakan Tayip Erdoğan, krizin hemen ardından yaptığı grup konuşmasıyla bu tür tartışmaların önünü keserek, değişim sürecindeki kararlılığını ifade etti. Parti grubunu bu denli kritik bir dönemde bir arada tutabilmesini de her durumda önemsemek gerekiyor.
***
Bu arada Urfa’nın en sıcak saatlerinde ve gündüz vakti oynamaya mahkum edilen kupa finalini Trabzonspor kazanıyor; elbette hak ederek. Daha önce yazdığımı bir kez daha tekrar edeyim. Türkiye’de müthiş bir tasfiye süreci yaşanıyor. Hiçbir şey bu süreçten bağımsız okunamaz. Aziz Yıldırım ve ekibi işin başında olduğu sürece Fenerbahçe’nin bir adım öteye gitmesi imkansız. Bunu anlamak için daha fazla ne olması gerekir, bilemiyorum.