Mısır’ın modern Asiyesi
Müslümanlar maalesef parya gibi her yerde eziliyorlar. Her yerde onların kimlikleri tartışılıyor. Avrupa ülkelerinde birer ikişer başörtüsü veya peçe yasaklanıyor. Peçe tartışması ilk önce en liberal ülke olan İngiltere'de başlamış ve ardından dalga dalga diğer ülkelere yayılmıştır. Veya yayılma istidadındadır. Son olarak salgın halinde Fransa ve Belçika'ya da yansıdı. Mısır'da Ezher'de bir dönem yasak kapsamına giren peçe Fransa gibi ülkelerde sokakta bile yasaklanmakla karşı karşıya. Sanki gamalı haç. Zaten Hollandalı Wilders, "Kur'an-ı Kerim'in de, Kavgam kitabı gibi kamusal alanda hatta camilerde yasaklanması gerektiğini" savunmaktadır. Gurbette yani Müslümanların yabancı olarak görüldüğü ülkelerde ve yerlerde bu tür yasaklar normal olmasa da alıştık. Peki, İslam'ın böğründe ve İslam ülkelerindeki bu yasağa nasıl anlam vereceğiz? Bunu da ancak 'gurbet içimizde' diyerek ifade edebiliriz. Gerçekten de hadiste olduğu gibi İslam inancı ve Müslümanlık kendi bölgesinde bile (daru'l İslam) yabancılaşmaya maruz kalmıştır. Bundan dolayı şeair-i İslamiye ile İslam diyarlarında bile mücadele edilmektedir. Vaktiyle Arapça ezanın yasaklanması ve başörtüsünün hâlâ kamusal alanda yasaklanması veya sınırlandırılması buna dair çarpıcı örnekler arasındadır. Batı illerinde itilmeye kakılmaya alıştık da hâlâ İslam ülkelerinde buna alışamadık. Genellikle Batılıların bir tezi ve şikayet konusu vardır. Türkiye'de Rumlar ve Ermeniler ve Mısır gibi ülkelerde ise Kıptiler eziyet görmektedir. Zaman zaman dini azınlıklara yönelik olarak maksadı aşmış fiiller ve eylemler olabilir. Lakin bunda Batılıların önce Haçlı savaşları ve ardından da sömürgecilik savaşlarıyla iç dengeyi bozmalarının da büyük payı ve rolü vardır. Beşinci kol olarak içteki azınlıkları ayartmaya çalışmışlar ve bu hususta tamamen ahlaksızca bir davranış sergilemişlerdir.
Tabiatta da görüldüğü gibi filler gibi hayvanların da, yaşam alanları daraltıldığında saldırgan olmaktadırlar. Zira bu hayat alanına tecavüzdür. Varlık ve yokluk nedenidir. Batılılar da yerlilerin hayat alanına tecavüz ettiklerinde ve bu süreçte yerli birilerini de kültürel yeknesaklıktan dolayı ayarttıklarında ve kendilerine alet ettiklerinde elbette hayat alanı yok edilenler -kim olursa olsun- saldırganlaşacaktır. Bu Müslümanların saldırgan olmasından değil ortamın buna kışkırtmasındandır. Sonra da Müslümanların karşısına geçerek manzarayı seyredenler onları saldırgan olarak tasvir etmeye kalkışıyorlar. Gerçekten de Müslümanlar şimdi öz ülkelerinde parya muamelesi görüyorlar. Türkiye'de Patrikhane ve Ermeni meselesi neredeyse dokunulmazlık payesine ve zırhına kavuşacak. Bir de istedikleri statüye kavuşsalar ve ekümenik olsalar kendi ifadeleriyle dış dünyada bizi pazarlamak için siyasi rehberlerimiz haline de gelecekler.
Mısır'da benzeri bir tartışma yaşanmaktadır (http://www.alarabiya.net/views/2010/04/23/106649.html). Vafa Konstantin isimli bir bayanın Müslüman olduğunu açıklamasının ve Müslümanlara sığınmasının ardından kilisenin zorlamasından sonra gerisin geriye dönmek zorunda kalması izahsız kalmıştır. Dini hürriyet Müslümanlar lehine ise o adem hükmündedir. Bu ve benzeri meselelerden sonra Mısır'da Kıpti Müslüman ilişkileri gerilim içine girmiş ve ilişkilerin seyri süratle Kıptilerin lehine değişiklik arz etmeye başlamıştır. Arkalarına ABD gibi batılı ülkeleri alarak başlarına buyruk davranıyorlar. Zekeriya Butros gibiler her gün İslam'a hakaret ederken Ortodoks Kilisesi de devletten güçlü hale gelmiş durumda. Bundan dolayı, Muhammed Selim Avva gibi tanınmış Mısırlı düşünürler Hıristiyanların istikva yani güçlenmesinden buna mukabil Müslümanların da ezilmişliğinden dem vurmaya başladılar. İlişkilerin kefesi orantısız bir biçimde Hıristiyanların lehine kaymaktadır. Bu da karşılıklı kin ve öfke birikimine neden oluyor ve hiç beklenmedik yerlerde birden patlak veriyor ve Müslümanlara veya Hıristiyanlara yönelik anlamsız saldırılar gerçekleşiyor.
Mısırlı Hıristiyanlar alınsa da, Mısır'ın servetinin üçte birinin azınlıkların ve Kıptilerin elinde ve kontrolünde olduğu inkarı gayri kabil bir gerçektir. Dolayısıyla toplumlara göre servet dağılımında bir dengesizlik bulunuyor. Son sıralarda al Mısrı al Yom gibi gazeteler vasıtasıyla da matbuat aleminde seslerini ve varlıklarını duyurmaya ve güçlerini göstermeye başladılar. Hıristiyan yazarlar Kıpti toplumunun şımarmadığını söyleseler de veriler ortada. İlginçtir ki, Vefa Konstantin olayı Müslüman-Kıpti ilişkilerinde bir dönüm noktası oldu. Acaba Vefa Konstantin'e yaşadıkları itibarıyla Mısır'ın modern Asiyesi desek acaba fazla mı ileri gitmiş oluruz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.