Partiyi bu ilkesizlikle mi yöneteceksin Gandi Kemal?
Nedense, ben yokken olup bitiyor her şey... İzne çıkarken, Baykal’ı dönüş sancıları çekerken bırakmıştım. Döndüğümde yerinde yoktu...
Küsmüş, içerlemiş, içine kapanmış, “kader” diye dövünüp duruyor...
Ben yokken CHP’ye genel başkan seçilmişti.
Partisini baraj altında bıraktığı zaman da ben yoktum...
Kemal Kılıçdaroğlu da ben yokken aday olmuş.
Hayırlı uğurlu olsun... Bir Gandi Kemal’imiz eksikti, CHP kurultayının tek galibi olacak “seks kaseti” sayesinde çok şükür ona da kavuştuk...
Hem de çok iyi oldu.
Halkımız 70’li yılların ufunetini dağa taşa “Umudumuz Karaoğlan” yazarak dağıtmaya çalışıyordu. Biraz da “Gandi Kemal” masalıyla avunsunlar bakalım...
Birincisi (rahmetli Karaoğlan), ülkeyi yağ, şeker, benzin, motorin kuyruklarıyla tanıştırmış ve haklı olarak tarihe geçirmişti... İkincisi (Allah hayırlı uzun ömürler versin) “heybesinden” neler çıkaracak, hep birlikte göreceğiz...
Ben yokken bir şey daha olmuş:
Kılıçdaroğlu, adaylığını açıklamadan önce (herhalde “havayı koklamak” için) mustafi genel başkan Deniz Baykal’ı ziyarete gitmiş... “Geçmiş olsun, çok üzüldük bu kaset işine” seremonisinden sonra, “Sizsiz olmaz efendim, partiyi ancak siz toparlarsınız, asla ve kat’a aday olmayacağım” mealinde şeyler söylemiş.
Sonra ne mi olmuş?
Sonrasını Baykal anlatsın: “Benim kafamda yeniden adaylığım söz konusu değildi. Kemal de bana geldiğinde aday olacağını söy
lemedi. Yangından mal kaçırır gibi davranması hoşuma gitmedi. Oysa Kemal’in adını ilk kez ben telaffuz ettim. Çağırdım arkadaşları, ‘Ben yokum, genç bir arkadaş bulun. Kemal’in adı geçiyor, bir bakın, onunla görüşün’ dedim. Bunun üzerine Önder Sav, ‘Olur mu öyle şey? Kemal’den genel başkan mı olur? Onu öne çıkarmayın’ diyerek itiraz etti.”
Önder Sav kim mi?
Kim olacak, partinin genel sekreteri ve de Baykal’ın “ölümüne” güvendiği bir adam...
Ben yokken önemli bir şey daha olmuş:
Önder Sav, MYK’yı ve “iyi günde kötü günde” beraber olmaya ant içtiği Baykal’ı karşısına almak pahasına, kaşla göz arasında Kılıçdaroğlu cephesine intisap edivermiş...
Bildiğimiz kadarıyla, Gandi Kemal Önder Sav’dan hoşlanmaz... Onun ismini duyduğunda yüzünü buruşturur... Hele, kurultayda listeyi yapacak, delege ayarlayacak, parti yönetimini belirleyecek “genel sekreter” görüntüsüne hiç katlanamaz.
Niçin mi?
Bunu da Baykal anlatsın: “Ben zaten Kemal’i işaret edecektim. Sonra baktık ki gece yarısı pazarlıklarıyla harekete geçiyorlar. Ne oluyor kardeşim, nedir bu aceleniz, derdiniz ne? ‘Önder Sav bu partide genel sekreter olarak durduğu sürece partide değişim ve gençleşme olmaz’ diyen de Kemal’in kendisidir. Şimdi ise ittifak yapıyorlar. Önder çıkıp 53 yıllık dostluktan söz ediyor. Bırakın 53 yıllık dostluğu, gerçekten bir yıl dost olan bir insanın yapacağı iş midir bu?”
Baykal haklı...
Normal bir insanın yapacağı iş midir bu?
Hatta, iş midir bu?
Kaldı ki, bir de “ilke” dedikleri bir şey var.
Biri “Önder Sav bu partide olduğu sürece değişim ve gençleşme olmaz” diye şekvada bulunuyor... Diğeri “Olur mu öyle şey? Kemal’den genel başkan mı olur?” diye jurnalci rolü oynuyor.
Sonra, hiçbir şey olmamış gibi, el ele, kol kola kurultaya gidiliyor.
Hani ilke?
Bu ilkesizlikle mi partiyi yöneteceksin Gandi Kemal?
Bu ilkesizlikle mi halktan oy isteyeceksin?
Bu ilkesizlikle mi ülkenin makus talihini değiştireceksin?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.