CHP teslim oldu, Gandi teslim aldı
CHP gerçek bir “ümitsiz vak’a”! Son olaylar bunu tekrar gösterdi.
Bu parti siyasi alanda yarışmak, halkın rızasını almak için kurulmamıştı. Halka yön vermek, başkalaştırmak için kurulan tahakkümcü bir yapıyı daha sonra halkın rızasını esas alan görüşlere uydurmak mümkün olmadı.
CHP’yi kuran bir Kemal’di, sonunu getiren başka bir Kemal mi olacak?
“Kemal-i evvel”, yani birinci Kemal’den “Kemal-i sani”ye, yani ikinci Kemal’e gelinceye kadar köprünün altından çok sular aktı. Çok şey değişti. Dünya değişti, Türkiye değişti. Hatta bilim değişti.
Son kurultay gösterdi ki, bir tek CHP değişmemiş!
Bu partide bütün değişimler şekilde ve özün değişmemesi için.
Tek parti medyası, 1930’larda, 40’larda veya 60’larda olduğu gibi CHP adına yenilik edebiyatı yapıyor. Bünye siyaset meydanında sürekli yenilmekten bitab düşmüş; telef olmuş, ezilmiş. Bir nefes, bir atılım bekliyor. Gerçeği yoksa, sahtesiyle bile coşuyor.
İkinci Kemal Gandi’ye benzetiliyor. Kemal Kılıçdaroğlu Gandi’ye benziyor mu, bunu parti yağcılarına ve yandaşlarına bırakıyorum. Yalnız şu kesin: Gandi asla ve kat’a 2. Kemal’e benzemiyordu!
20. Yüzyılın en büyük şahsiyetlerinden bu “büyük ruh” (Mahatma) nerede, ona benzetilen ufak cisim nerede!
Hindistan’ın büyük ruhu, birçok devlet adamı ve tüccar yetiştirmiş bir ailenin çocuğu idi. Hind adetlerine uygun olarak yetiştirildi, 8 yaşında nişanlandı, 12 yaşında evlendi. 19 yaşında Londra’da hukuk fakültesine girdi, 3 yıl sonra mezun oldu. 1893’te Güney Afrika’da İngiliz zulmüne maruz kalan hindlilerin avukatlığını üstlendi. İngilizlerin halkına yaptığı zulüm ve hakaretleri gördü; bütün şöhretini, servetini ve istikbalini feda ederek ve basit bir örtüye bürünüp onlar gibi yaşayarak kendini halkının davasına vakfetti.
Şiddeti reddetti. Düşmanın fikriyle mücadele, fakat şahsına husumetten kaçınmayı prensip edindi.
Pirinçten başka bir şey yemedi, sudan başka bir şey içmedi, tahta üzerinde yattı, az uyudu, çok çalıştı; sabır ve sevgi ile doluydu…
Diplomatlık, siyaset, hitabet ondan uzaktı.. Coşkun halk gösterilerinden hoşlanmaz, vicdanının sesini, o küçük sessiz hitabı dinlerdi.
İçinden çıktığı toplumun dinini, adetlerini, kıyafetini benimsedi; asla hor görmedi, reddetmedi. Mücadelesini öyle yürüttü. CHP’nin mücadele mantığı ile, Gandi’ninki ne kadar zıt! CHP Milli Mücadele’den sonra iktidar dizginlerini eline alır almaz, halkın dinini, adetlerini yok etmek için devrimler yaptı, hatta kıyafetini devlet zoruyla değiştirdi!
CHP zorba Avrupa medeniyetinin patrona teslim oldu, Gandi ise onları teslim aldı. Şöyle diyordu: “Son harb bugünün Avrupasına hakim olan medeniyetin şeytani mahiyetini oraya koydu. Kazananlar fazilet namına bütün ahlâk kaidelerini çiğnediler. Bütün bu cinayetlerin sebebini arayınız, en kaba şekilde maddi menfaat olduğunu göreceksiniz. Hayır, bu Avrupa artık Hıristiyan değil, Mammon’a tapıyor.”
Gandi aynı zamanda içki aleyhdarı kampanyalar yürüttü. İçki düşmanı dernekler kurulması için çalıştı, içki satanları vazgeçirmeye gayret etti…
Bir CHP’linin Gandi olması, eşyanın tabiatına muhalif!
CHP 1. Dünya Savaşında dinimizi, değerlerimizi korumak için savaştığımız emperyalist devletle uzlaştı. Gandi ise, onun ne siyasetiyle, ne hayat tarzı ile uzlaştı…
“Gandi Kemal” benzetmesi ahmakça bir hezeyan! Bir iflas, bir bitiş göstergesi.
CHP’yi bir Kemal kurmuştu, öyle görünüyor ki bu Kemal bitirecek!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.