New York'ta elinde Türk bayrağı taşıyan, boynuna "İsrail'in vahşetine son" pankartını asmış, melon şapkalı, bir karış sakal bırakmış her yaştan Yahudiler...
Bence şu yaşanan sürecin en tipik fotoğrafı odur.
Bu görüntü, Mavi Marmara'da yaşananların, İsrail adına nasıl bir insanlık cinayeti olduğunu idrak etmenin tipik sembolüdür.
Evet böyle bir görüntüye "Yahudiler bile..." diye fotoğraf altı yazılır.
Acaba o görüntüyü, bizdeki "İsrailofil" köşe yazarlarının eline verseniz altına ne yazarlardı?
Evet, öyle bir yazar türü var bizde...
"Hamas'a vurma" gerekçesi kullanıldığında 800 kadarı kadın ve çocuklardan oluşan 1400 kişiyi, 22 günde katleden İsrail vahşetine göz yumacak bir tür bu.
Şu birkaç gün içinde yaşanan ve 9 Türk'ün hayatını kaybettiği ortamda bile, Hamas gediğinden, İsrail meşruiyeti çıkaracak tür bu.
Türkiye'nin insani hassasiyetini bir kalemde silip, onu götürüp Hamas'a, El Kaide'ye, İran'a, monte eden bir tür bu.
Dünyanın anladığı ama kendi zihnine İsrail prangası vurulmuş, dolayısıyla tüm iz'an koordinatlarını kaybetmiş bir tür bu.
Geçen yazdım:
"Birisinin Tayyip Erdoğan'ı dövmesi için şeytanla bile anlaşmaya teşne bir çevre var" diye...
Şu hengamede Türkiye'nin burnunun sürtülmesini ve bunu kullanarak Tayyip Erdoğan'ı çamurlara bulamayı aşkla bekleyen tür bu.
"İsrail Tayyip'in karizmasını çizdi" manşetinden büyük şehvet duyacaklardı eminim.
Olmadı, kursaklarında kaldı.
Şimdi oradan buradan didiklemeye uğraşıyorlar.
Başbakan dünkü TİM konuşmasında, İsrail propaganda mekanizmasının, "Türkiye'den bazılarını da yanına çekerek" yalan makinesini işlettiğini söyledi.
Grup konuşmasında ne demiş ne yapmıştı?
"Bu yalanlardan bıktık artık" demiş ve o tarihi görüntüyü, iki eli iki yakasını tutarak yaka silkmişti.
Bu jest-mimik, tam içerdeki İsrailofillere yönelikti; o utanmaz güruha.
Amerika taşımakta zorlanıyor Netanyahu-Liberman çetesini, bu bizdekilerin gündeminde o yok. İsrail'de insani hassasiyetini kaybetmemiş aydınlar, yazarlar taşımıyor kendi yönetimlerini, bizdekiler oralarda değil.
Hamas ne?
Hamas, özgürce yapılan seçimlerde Filistinliler'in oyu ile iktidara gelen bir siyasi grup.
Evet, Filistin'in özgürlüğü için mücadele ediyorlar.
Eli kanlı Netanyahu-Liberman çetesini meşru görüp içine sindirenler, mazlum bir halkın kurtuluş mücadelesine öncülük eden gruba "terörist" damgası basıyorlar.
İşte bu, İsrail eksenli bakışın, hemen her olayda nükseden çarpıklığıdır.
Aynı çarpıklık, nükleer silah meselesinde de birebir devrededir.
İran nükleer güçle ilişki kurduğunda gayrimeşru, İsrail meşru...
Neden?
İşte İsrail, eline aldığı silahı nasıl kullandığını Mavi Marmara fecaatinde bir kere daha gözler önüne koydu.
Gazze'de kitle imha silahı olan fosfor bombasını kullanan oydu.
Güney Afrikalı BM raportörü Goldsteine'ın "İsrail'in Gazze'de savaş suçu işlediği" tespiti tarihe geçmişti.
Bu İsrail meşru idi, elinde nükleer silah bile bulunmayan İran, uranyuma el sürdüğü için tehlikeli kabul edilmeliydi.
Bizdeki İsrailofiller, bugüne kadar İsrail'in elinde bulunan nükleer silahlara dair bir şey yazdılar mı? Yazmadılar. Orada üç maymun rolünü benimsediler.
Oysa Türkiye bu oyunu bozdu:
Çok farklı uluslararası platformlarda, Başbakan Erdoğan, parmaklarını İsrail'in nükleer silahlarına çevirdi ve dünya güçlerini çifte standartlı davranmamaya çağırdı. Brezilya ile el ele gerçekleştirdiği takas anlaşması ile de, küresel oyunu bozdu.
"Üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğü" kuralını hatırlattı dünyaya.
İsrailofiller didiklesin.
Bu ancak onların duruşlarındaki çarpıklığı sergileyecektir.
Bana, New York'taki, elinde Türk Bayrağı taşıyan Yahudiler'in insanlık hassasiyeti, bizdeki İsrailofiler'den çok daha erdemli gözüküyor.