Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Ellerini temizle de gel...

Ellerini temizle de gel...

Ne zaman bu kavramı hatırlayacaklar diye merak ediyordum. Hatırlamakta geciktiklerini düşündüğüm kavram (ne olabilir?) McCarthyizm...

İlhan abi götürüldüğünde, taraftar yayın organlarında (ve tabii köşe yazarlarında) rastlamıştım.

çok da doğal karşılamıştım.

Böyledir bu işler.

Hin-i hacette kullanmak üzere saklı tutarız, başımıza bir iş geldiğinde hatırlayıveririz.

Hatırlamakta da kesinlikle haklıyızdır; çünkü öyle şeyler olmakta, öyle uygulamalarla karşılaşmaktayızdır ki cennet vatanda, McCarthyizm kavramı hafif bile kalmaktadır.

Peki, ‘Ergenekon Operasyonu’ çerçevesinde yaşananlar, ‘cadı avı’ kavramıyla açıklanabilir mi?

Ortada birtakım bombalar, birtakım darbe planları, birtakım krokiler ve hepsi somut olarak karşımızda duran birtakım cinayetler (Hrant Dink’ten Danıştay suikastine) varken, üstelik bunlar medyanın bir bölümü tarafından ısrarla görülmezken, bir tür ‘meşrulaştırıcı unsur’ olarak ‘cadı avı’na sığınmamız ne kadar doğru olur?

Bu meselenin bir yüzü...

Bir de, bazılarının hatırlamakta geciktikleri McCarthyizm kavramını hiç hatırlamaması, hiç kalemlerine dolamaması, hatta bu kavram telaffuz edildiğinde utanması gerekenler var.

Benim aklıma, sonunda ‘kapı dışarı’ ettiği yazarını gazeteye bağlamak için, ‘Hiç merak etme Emin’ciğim. Biz bu hükümetle sonunda papaz olacağız, fırsatını bekliyoruz. Sen hiç merak etme!’ diyen genel yayın yönetmeni geliyor.

Dün baktım, onun da yazısında ‘McCarthyizm’ geçiyor.

üstelik, siz bu genel yayın yönetmeninin yönettiği gazeteyi okuyorsanız, şanssız bile sayılabilirsiniz. Bu nedenle, Ergun Babahan’ın dünkü yazısını, yerinde bir ‘hatırlatma’ olarak görüyorum.

Ne diyordu Babahan?

‘Eğer siz bir kısım medyanın (özellikle McCarthyizm’i kalemine dolayan arkadaşın yönettiği gazetenin) okuruysanız, Sarıkız ve Ayışığı’nın sonuçsuz iki darbe girişiminin adı olduğunu bilmeyebilirsiniz. İktidara yönelik 2003’ten beri süregelen bir darbe çabası olduğundan hiç haberiniz olmaz. Sarıkız ve Ayışığı’nı gündeme getirenlerin şu anda kimlerle kol kola olduğu konusunda da bir fikriniz olmaz tabii. ümraniye’de bir gecekonduda bulunan el bombalarının Makine Kimya Enstitüsü ürünü olduğu ve ordu malı olduğundan da bihaber kalırsınız.’

Sen hem birtakım haberleri kamuoyundan gizle, hem de ellerin temizmiş gibi ‘McCarthyizm edebiyatı’ yap.

Bombaların menşeini ve akıbetini araştırmak ‘McCarthyizm’se, 28 Şubat sürecinde yaşananlar neydi?

Kim attı, ‘Topyekün savaş’, ‘İşi bu defa silahsız kuvvetler halletsin’, ‘Paşa, Başkanı hizaya soktu’ manşetlerini?

Okul, yurt ve dernek baskınlarını sevinç çığlıklarıyla karşılayan gazete hangisiydi?

Karargahta pişen haberlerle ‘McCarthyizm’den de daha beter bir cadı avına zemin hazırlayan ve yüzlerce binlerce insanın canını yakan meslek mensupları kimlerdi?

İki gazetecinin kapı dışarı edilmesi, bir insan hakları savunucusunun kurşunlanmasına neden olan ‘Andıç’ belgesini manşete çakan genel yayın yönetmeni kimdi?

Şimdi, ‘Sen ellerini temizle, sonra konuş’ diyeceğim ama, ayıp olacak.

Demiyorum.

Hadi bir ‘iyi niyet gösterisi’ olarak şöyle bağlayayım da sulh olsun:

Bırakalım yaşam tercihlerine indirgenmiş karşıtlıklarla mukabelede bulunmayı da, biraz empati yapalım; ‘demokrasi’ ortak paydasında birbirimizi dinlemeye, birbirimizi anlamaya çalışalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi