Neocon’lar ve PKK nereye koşuyor?
PKK için sonun başlangıcı.. Erdoğan’ın ABD dönüşünün ardından bu konuda önemli gelişmeler sözkonusu.. PKK hızla Ergenekon’un ve İsrail’in kucağına doğru kayıyor.
Neoconlar, Türkiye’de Ergenekoncuların Erdoğan’a karşı tavrına benzer bir şekilde Obama’nın karşısına geçiyorlar.. Bu da Erdoğan ile Obama’yı birbirine yakınlaştırıyor..
Neoconlar, bir yandan İran’a karşı ABD’yi İsrail’in yanında savaşa sokmaya çalışırken, öte yandan Türkiye’ye karşı da ABD’yi koç başı gibi kullanmaya çalışıyorlar..
Bu işin İsrail’e bir faydası olmayacağı gibi, İsrail’i daha da zor durumda bırakacağı çok açık.. İsrail’in akılsız, öfkesi aklından büyük kibirli dostları bildikleri dalı kesmeye çalışıyorlar gibi sanki. İstedikleri şeylerin ABD’yi Irak ve Afganistan’dan sonra bölgede tamamen, bir daha çıkmamak üzere bir batağa sokacağının hesabını bile yapmıyorlar.. Amerika’yı mayınlı bir tarlaya sürmeye çalışıyorlar..
Amerikan yönetimi, Yahudi lobisinin akılsızlıklarına alet olmanın nelere malolacağını görmüş olmalı ki, şimdi bu çevrelere karşı daha mesafeli ve dikkatli yaklaşıyor..
ABD’nin, İsrail’in ele geçirdiği birtakım terör örgütlerini bir kambur gibi sırtında taşımak istemediği anlaşılıyor.. PKK Ergenekon’un ve İsrail’in Truva atı gibi sanki son zamanlardaki görünümü ile.. BDP’liler hâlâ oynanan oyunun farkına varmamış gibiler.. Apo’nun durumun vahametini görüp, kendi köşesine çekildiği de söyleniyor.. PKK’nın içinde orduya sızan Ergenekoncuların olduğu biliniyordu, ama şimdi uyuyan ajanların örgüte el koymakta olduğu bilgileri geliyor..
Amerikalı Neoconlar, Türkiye’deki “asker dostları”ndan cesaret alıyorlardı, Ergenekoncu generaller de Amerika’daki dostlarına güveniyorlardı. Ama şimdi bir anda rüzgar tersine döndü..
Bu “İsrail dostu” Siyonist lobi, Türk Yahudilerini kendi yanlarına çekmek ve “İslami terör”ün kendi dostlarını tehdit ettiğini dünyaya göstermek için belli adreslere yönelik saldırılar düzenleyerek, suç aletlerini, dindar çevrelerin kapısına bırakıp kaçmaya çalışabilir ki, son olarak böyle biri yakalandı..
Bunlar bu işi ilk defa yapmıyorlar.. Ama artık eskisi kadar inandırıcı değiller. Bir de bu işi artık yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar.. Yakalanıyorlar..
Neoconlar ABD’den de olsa Türkiye’deki darbecilere destek vermeye, onları kışkırtmaya devam ederlerse savcılık haklarında işlem başlatabilir ve bir daha Türkiye’ye giremeyebilecekleri gibi, aradıkları kişiler de yasal dinlemeye takılıp, Türkiye’deki akraba ve dostlarını zor durumda bırakabilirler.. Öyle artık kolay kolay gelip mediadaki dostları ile, politika ve sermaye çevresindeki özel ahbabları ile birlikte Boğaz’da özel toplantılar yapıp, askeri birliklerde strateji dersleri veremeyebilirler..
Bu kişilerin özel görüşmeleri eğer internete düşecek olursa, dünyanın hiçbir yerine gidemeyecekleri söyleniyor. Böyle bir durum sadece Yahudi lobisini değil, Amerikan yönetimini de zora sokabilir.
Bu adamların aşırı özgüvenleri, büyük falsolar yapmalarına sebeb oluyor. Kendilerine hesap sorulamayacağını düşünüyorlar ve fütursuzca boylarından büyük laflar edebiliyorlar..
Artık telefonları dinlemek ya da ortam dinlemek için ille de orada olmak gerekmiyor. Ya da ajanlar her yerde var ve bilgi değişimi son derece aktif.. Herkes her yerde.. Onun için Amerika’daki buluşmalar ve mülakatlar, talimatlar, taahhütler birileri için yarın çok can sıkıcı bir hal alabilir.. Bugüne kadar şans dedikleri şey yarın bir tehdide, şantaja dönüşebilir.. Öyle anlaşılıyor ki, İsrail kendini köşeye sıkışmış hissediyor ve yedekleri de cepheye sürüyor.
Neocon dergi “Weekly Standard”ın genel yayın yönetmeni ve “Yeni American Yüzyılı Projesi” adlı neocon kuruluşun kurucusu William Kristol, “Bu, bizim savaşımız” adıyla kaleme aldığı ve İran’ı hedef gösteren başyazıda, “Terörist odakların arkasındaki yegane güç İran’dır. Bu savaşı başlatan terörist gruplara karşı, küresel ve radikal İslami grupları hedef alan saldırılar yapılmalıdır” diye yazıyor. İslam’ı ve Müslümanları hedef alan, Müslümanların Kudüs’ten çıkartılmasını savunan yazılar yazıyor.. “Topyekun bir savaş”tan söz ediyor.
Biz bu “topyekun savaş”ı ve onun amiral gemisindekileri iyi biliyoruz.. Aynı dergide bir başka neocon yazar Larry Kudlow da aynı şeyleri tekrarlıyor. 3. Dünya Savaşı'nın ilk adımları olarak gördükleri Ortadoğu’daki savaşlarla ilgili olarak Neocon yazarlar, İsrail’i, ‘Ortadoğu’daki Batı medeniyeti ve temsilcisi’ olarak takdim ediyorlar..
ABD’deki bazı muhalif yazarlara göre, son günlerde ‘İsrail’e tam destek’ yazıları artış gösterdi. Eski Cumhuriyetçiler’den Newt Gingrich de 3. dünya savaşı pahasına da olsa çıkarlarını savunmaları gerektiğinden söz ediyor.. Malum media, CHP'liler ve Ergenekon dostlarının "büyük hukukçu" diye pazarladığı Macaristan kökenli siyaset bilimci, Amerikan Yahudi'si Andrew Arato'nun yazıp söyledikleri de bunlardan farklı değil. İşin komik yanı, İsrail mediası da Atatürk’ün laik cumhuriyetinden radikal İslam’a diye manşetler atıyorlar.. Onlar da Ergenekoncularla aynı telden çalıyorlar..
Wall Street Journal soruyor, "Türkiye'ye Neler Oluyor?" diye, 94 yaşındaki Yahudi tarihçi Bernard Lewis cevabı yapıştırıyor: "Türkiye 10 yıl içinde İran'a benzer."
Tezgahın mimarı Bret Stephens, İsrail gazetesi Jerusalem Post'un eski yayın yönetmeni Michael Rubin ve Zeyno Baran… kim ararsanız var.. Dani Rodrik, Çetin Doğan’ın damadı. Zeyno Baran ise Vatan gazetesi sahibi Zafer Mutlu’nun üvey kızıdır. Kemal Derviş’le çalışıyor. Baran’ın, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Matthew Bryza’nin yakın arkadaşı olduğu da biliniyor.
Michael Rubin’i de unutmamak gerek. 1971 doğumlu bu delikanlı Amerika Girişimcilik Enstitüsü'nde (American Enterprise Institute) çalışıyor ve Middle East Quarterly dergisinin editörlüğünü yapıyor. Eski bir Pentagon çalışanı.
Onunla ilgili bir yorumda şöyle deniliyor: “İslam dünyası ve Müslümanlara karşı mücadele edilmesinin gerekliliği konusunda ABD’de en sert düşüncelere sahip kişilerden birisi olan Michael Rubin, demokrasiyi Ortadoğu ve Müslüman milletlere layık görmemekle bilinmektedir. Rubin’e göre Türkiye dahil Ortadoğu’nun tüm Müslüman ülkelerinin diktatörlük türü demokrasi dışı yöntemlerle yönetilmeleri gerekmektedir. Müslüman ülkelerin problemli ve birbiriyle savaşan ülkeler olmasının gerektiğine inanmaktadır.”
Aslında 11 Eylül, Neoconların ahmakça işlerinden biri idi.. Her şeyi yüzlerine gözlerine bulaştırdılar.. “Tanrıyı kıyamete zorlamak” gibi işlere saptılar.. İşin içine para, din, siyaseti sokup, üzerine tuz-biber olsun diye, kan, gözyaşı ve barut döktüler.. Bu adamlar şimdi İsrail’i kendi tutuşturdukları cehennemden kurtarmak ve bu cehennemin ateşlerini çevreye savurmak çabasına girdiler..
Çetin Doğan’ın damadı Rodrik’in kırdığı ceviz 40’ı aştı. Kimine göre “Ergenekon’un Amerika’daki işgüderi gibi” çalışıyor adam.. Basında “Dani Rodrik- Yahudi lobileri-Neocon ortaklığı ABD'den Türkiye'yi ve AKP'yi bombalamaya devam ediyor..” şeklinde haberler çıkıyor..
'Kuvayı Milliyeci Doğan’ın Yahudi lobisinin bu acar adamı ile olan aile bağlarından öte bir ilişkileri olup olmadığı ve bugüne kadar hangi işleri kotardıkları da merak konusu.
Bundan sonra kimseye rahat yok. ABD Adalet Bakanlığı, Rusya lehine casusluk yaptıkları gerekçesi ile 10 kişiyi tutukladı. Amerikan vatandaşı olan Rus ajanların yargılanma süreci ABD iç işleri hukukuna göre gerçekleşecek. Aynı şey yarın Rusya’da ya da Türkiye’de CIA, FBI ajanlarının Neoconların başına gelirse şaşmayın..
Hani, Neoconların ABD’nin başını belaya soktuğunu düşünen Amerikalılar da bu işten pek de üzüntü duymazlar..
PKK’dan Ergenekon’a, Siyonist Yahudi Lobisinden NEOCON’lara kadar uzanan uzun ve ince bir yolda Türkiye kendi geleceğini arıyor. Sonuçta herkes kendi kaderine koşuyor, kaderinden kaçarken bile.. Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.