Ülkücü müsveddeleri
Merhum Alparslan Türkeş, en büyük kazığı Kenan Evren ve arkadaşlarından yediğini anlatırmış... 12 Eylül ideolojisiyle ruhen imtizaç etse bile, darbecileri sevmezmiş.
Hele, Paşa’dan nefret edermiş...
Kulaklarımla duymadım. Ben de merhuma “kulak” olan arkadaşların yalancısıyım.
Nefretinde haksız da sayılmaz...
Darbe, çünkü, önce kutuplaştıran, sonra tarafları birbirine kırdıran, sonra da “yatıştırıcı rolü” oynayan “irade”nin eseri olarak doğmuş, büyümüş, serpilmiş ve nihayetinde memleket evlatlarının başını yemişti.
Şu ünlü “Biz içerideyiz ama fikrimiz iktidarda” sözü bu döneme mi aittir?
Bu sözü de kulaklarımla duymadım.
Dolayısıyla, gerçeklik derecesini bilmiyorum.
Fakat, ne zaman 12 Eylül’den bahis açılsa, Türkeş’e atfedilen bu söz bir yerlerden sökün ediverir.
Bir “hayal kırıklığının” ifadesi muhtemelen...
Kendilerinde “komünizm tehlikesine karşı vatanı koruma” misyonu vehmeden ülkücü gençlik, henüz yönü ortaya çıkmamış darbeden farklı bir muamele beklemiş olabilir...
Madem darbeciler “vatanı koruma” saikiyle kalkışmışlardı... Kendileri de koruyorlardı işte.
Madem darbeciler başta “komünizm” olmak üzere, “kökü dışarıda” her türlü ideolojik cereyana karşıydı... Kendileri de karşıydılar ve bu uğurda ölüyorlardı bile.
Madem darbeciler “kardeş kavgasını sona erdirmek” maksadıyla gelmişlerdi... Kendileri de kardeş kavgasına karşıydılar ve “bu vatanı sevmek” paydasında her düşünceye, her inanca, her ideolojiye saygılıydılar...
Böyle düşünüyorlardı.
Belki de “ödüllendirilmeyi” bekliyorlardı.
Darbe, ilk büyük “darbeyi” onlara vurdu...
Partileri, dernekleri, obaları, ocakları, vakıfları, süreli ve süresiz yayınları kapatıldı. Derken tutuklamalar, işkenceler, idamlar başladı... Ve “karıştır barıştır” politikası uyarınca, bir zamanlar ölümüne mücadele ettikleri muarızlarıyla aynı hücrelere tıkıldılar...
Dün bir internet sitesinde okudum.
Türkeş, 1992 yılında kendisiyle yapılan bir röportajda, “Neden DYP-SHP koalisyonuna güvenoyu verdiniz?” sorusuna şu manidar karşılığı vermiş: “12 Eylül anayasasını değiştireceklerine söz verdiler, o yüzden... 12 Eylül, ülkücüler olarak bize çok haksızlık etmiş, büyük mağduriyetler getirmiştir.”
Merhum Türkeş karşıydı, ocaklar karşıydı, “ocaklarda büyümüş” merhum Yazıcıoğlu karşıydı... Bugün de ülkücü gençlik çoğunluk itibariyle “karşı” görüntüsü veriyor ama MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli memnun...
Hem darbecilerden memnun, hem de darbecilerin yaptığı anayasadan...
Darbe hazırlıklarını görmüyor mesela...
Ergenekon, Balyoz ve sair konularda topa girmiyor.
Darbecilerle ödeşme fırsatı sunan anayasa değişikliğine hiç bakmıyor.
Hadi bakmasın, parti politikaları gereği özenli “suskunluğunu” korusun da, darbe anayasasını değiştirenleri bir de “ihanet” terimleriyle yargılıyor.
Hadi bunu da yapsın...
Referandumda “evet” oyu kullanacağını söyleyen taraftarlarını da, Türkeş’in kemiklerini sızlatmak pahasına, “ülkücü müsveddeleri” diye aşağılıyor.
Referandumda kim ne yapar bilmiyorum ama “sahih” ve “sahici” ülkücülerin anayasa değişikliğine “evet” diyeceklerine inanıyorum.
Bu “ülkücü müsveddeleri”nin bir cevabı olmalı çünkü!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.