Bu kadar hain, nerede, ne zaman, nasıl yetişti!
Bu milletin çekeceği varmış. 300 yıldır başımıza gelmeyen kalmadı..
Ama inşallah artık bu dönemin sonu olur. Şunu da unutmayalım ki, Allah cahil ve zalim bir kavme hidayet nasib etmez.. Kafamızı kuma gömmekten, birilerine kiraya vermekten vazgeçelim. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovma anlayışından vazgeçelim. Kendi liderimizi, örgütümüzü, yanlışımızı kutsamaktan vazgeçelim.
Siyaset güven müessesesi değildir. Şeffaflık ve denetim müessesesidir.
Para, kadın, silah, iktidar/makamla şaka olmaz.
Şu hale bakın. Bize en güvenilir kurum olduğu söylenen TSK’nın haline bakın.. Gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış, çetelerle işbirliği yapan bir takım insanların köşe başlarını tuttuğu bir yapıya dönüşmüş. Cinayetler işleniyor, terör örgütü ile karanlık ilişkiler kuruluyor..
Muhtara pisliğini yetirten adamlar koruma altında.
Kendi, uçağını düşürmekten söz eden adamlar var bunlar arasında
Balyoz darbe planına bakın.. Öldürülecek adamların listesi çıkartılıyor, adam seçiliyor, eğitim veriliyor. İlk kapatılacak dernekler, bombalanacak camiler.
Halkı galeyana getirmek için müzede denizaltına patlayıcı yerleştiren bir zihniyet bu zihniyet..
Gazetecileri iki gruba ayıran askerler tutuklanacak 36 gazetecinin ismini sayarken 137 gazeteciden de yararlanmayı, destek almayı hesab etmiş..
36 kişiden biri bendim.
Şimdi yeni bir liste daha çıktı. 19 öldürülecek adam listesi..
Onunla da tatmin olmamışlar, biliyorsunuz Erkaya davasında evime el koydular.. Hâlâ inatla bu davalarını sürdürüyorlar..
O yargıç o kararı nasıl verdi ayrı bir konu. Hâlâ yargıçlık yapıyor o adam Ankara’da..
Peki o adam o kararı verdi de, o davayı nasıl açtı o avukatlar? Onlar da hâlâ görevdeler..
Dahası, peki Yargıtay nasıl onayladı o kararı?
Gerçeker buna cevap verse bir de.. Siyasallaşan yargı, etki altına alınan, vicdan-cüzdan ve bir de darbecilerin kıskacındaki yargı hakkında konuşsa lutfedip..
Dün Bekir Sıtkı Albayrak aradı, dertliydi.. Bu olanlara bir anlam veremiyordu. Nasıl bir insan bu kadar acımasız ve hakikate düşman olabilirdi.. Ama oluyor işte. Sonuçta gözleri var görmüyor, kulakları var duymuyor, kalpleri var hissetmiyorlar. Şeytanı bile kıskandıran bir şekle bürünebiliyor insan..
Bizim Mehmet Koçak’ın Srebrenica kitabının tanıtımı vardı geçen gün Yerebatan’da.. Başbakan Yardımcısı da katılmıştı.. Bosnalıları Sırp kasaplarına teslim eden Hollandalı generali hatırladım şimdi.. O da “insan” olduğu iddiasında. Oysa hayvandan da aşağı biri idi.. Hollanda gibi demokrat, insan haklarına saygılı olduğunu söyleyen bir ülkede de bu gerçeklerin üzeri örtülmeye çalışılmadı mı? BM’nin ihmalleri, suçu, kusuru yok mu bu katliamda?.. AB ne yaptı bu trajedi karşısında?.. AB, BM, ABD konusunda karar verirken bu gerçekleri de unutmayalım..
Vahşi olmak için ille de siyonist olmak gerekmiyor.. Hollandalı, Amerikalı, Türk ya da Afgan da olabilir.. Her yerde her zaman hainler ve kahramanlar vardır. İşin asıl tehlikeli yanı, birinin hain dediğini ötekinin kahraman ilan etmesi..
İşte Müslüman olmak burada kendini gösteriyor: Bir kavme olan düşmanlığın seni onlar hakkında adaletsizliğe sevketmesin. Diğer bir kural, haksızlık yapan Müslüman kardeşin de olsa, haksızlığa/zulme uğrayan düşmanın da olsa sen mazlumdan yana, zalime karşı duracaksın.. Tarafları dinlemeden ve olayı araştırmadan hüküm vermeyeceksin..
Balyoz darbe planında adı geçen kişiler aramızda dolaşan kişiler. Bunların da anne-babaları, eşleri ve çocukları var.. Belki kiminin akrabasında dindar insanlar da vardır.. Mesele sadece bu kişileri ortaya çıkartıp cezalandırmak değil, bunların üretildiği, hayat bulduğu ortamı nasıl tasfiye edeceğiz? Asıl önemli olan bu.. Tetkçilerden önce tepedekileri yakalamak gerekiyor..
Daha da önemlisi, bu insanlara vicdan çağrısında bulunup onları geri kazanmak.. Bana kalırsa cezalandırmaktan daha önemli bu..
Ve yine önemli olan bir başka konu da şu: Bu yapıyı tasfiye ederken yeni bir yapının oluşumuna kapı aralamamak.. İtalya’da P2’nin yerine P3 kurulmuş.. Nazi zulmünden kaçan siyonist Yahudilerin nasıl Nazileştiklerini gördük Filistin’de.. Dönüştürelim derken dönüşmek de var.
Bu yapının olmadığı bir yer yok.. Bunlar şeytanın varisleridir. Veresetüşşeytandırlar. Nasıl şeytan her nefis içinde kendine bir yer arar-bulursa, bunlar her örgütte kendilerine bir yer bulurlar. Bu yapıda şeyh de var fahişe de.. Her yapıda varlar. Kiminde az etkililer, kiminde çok.. Kimi zaten tümü ile bunların “evi”dir.. En çok da radikal ve kapalı örgütler ve yapılarda kendilerine yer bulurlar..
Aynı ülkenin çocuklarını birbirine düşürüp onların kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretmeye çalışan vampirler var.. Türk-Kürt, Alevi-Sünni, sağ-sol çatışmaları bunun için çıkartılmadı mı? İrtica senaryolarının arkasında bu yok mu idi?
Dün savcısız, avukatsız, temyizi olmayan mahkemeler, açık oy, gizli tasnif yöntemi ile bunu yapmaya çalışıyorlardı, bugün darbe planları ile..
27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, e-muhtıralar, darbe planları, çeteler hep bunların devamı..
Genelkurmay’ın sahiplendiği, hâlâ görevi başında tutulan ve ifade vermek şöyle dursun terfi bekleyen paşaların oğullarının elde kalma tapon mallarının nasıl orduya kakalandığına dair binlerce iddia orata uçuşurken, birileri “boru”, “kağıt parçası” gibi laflarla bu iddiaları geçiştirmeye çalışmıyor mu?
Kozmik odadaki soruşturmalara ne oldu?
O kamyon dolusu el bombaları nereye gitti?
Kardak çıkartması neyin nesi idi? O it dalaşları falan.. “Türkün Türk’ten başka dostu yok” diye herkesle kavgalı hale getirilmesi bir planın gereği mi idi.. Gerçekten her şeye para bulan ordu, karakola siper ya da güvenlik bariyeri yapacak para bulamıyor mu idi? Kardak çıkartmasındaki askerler kredi kartından petrol alarak mı yola çıktılar! O tartışmalı ihaleler neyin nesi idi?
Bakın bu olaylar olurken ABD ne yaptı! Bu yapıların arkasında kim vardı, kim kurdu bu yapıları, kim eğitti bu adamları? Tamam, ABD bu adamların bugün tasfiye edilmesini istiyor. Ama neden? Tasfiye sonrası ne düşünüyor? Bunu da hesaba katalım.. Sakın kozmik odaya bu defa da bizimkiler davet ediliyor olmasın?..
Erdil Paşa’dan başka bu işlere bulaşan yok muydu? Peki onlar hakkında neden bir işlem yapılmıyor?..
O kadar askerin arasından birileri nasıl yol bulup silah, patlayıcı, petrol ve uyuşturucu kaçırabiliyor?
Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytanlar kimler?
Sivas, Başbağlar, Maraş, Çorum hepsi bu lanetli planın birer parçası idi değil mi? Ekonomik ve siyasi kriz, terör, hepsi kayıt dışı ekonomi ve siyasetin bir operasyonunun sonucuydu. Media, mafia, sermaye, siyaset ve bürokrasi, STK’ların içine sızmış bir gizli örgütün zebunu olmuştu ülke.
Bugün bu musibetten kurtuluşun umudunu yaşıyoruz.. Her gün yeni tanıklar, yeni sanıklar çıkıyor ortaya. Her gün yeni bir dava açılıyor.. Ve önümüzde bir referandum var..
Bu kirli ve kanlı oyun bitmeli artık..
CHP kimin avukatlığını yapıyor görelim. Ulusalcı-darbeci kanada arka çıkanlar kimler, onları da not edelim.. Bu referandumun en önemli yanı da bu belki.. Kim kimdir belli olmaya başladı..
Hele şu askeri şura bir gelsin.. O zamana kadar bakalım daha neler görecek, neler duyacağız.
Ben son olarak bu insanlara bir vicdan çağrısı yapmak istiyorum.. Keşke bir özeleştiri yapsalar ve gerçekleri itiraf etseler.. Eğer onlar bunu yapmayacaklarsa, akraba, arkadaş ve komşuları; bu insanların karanlık planlarından haberdar olan kimse, onlar ellerindeki bilgi ve belgeleri, media, savcılık ve insan hakları kuruluşları ile paylaşsalar. Artık internet de var..
Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.