İnanmayın Etro’ya... Kaçacak!
Konuya girmeden önce, “fıkra” tadındaki şu anekdotla başlayalım isterseniz... İstemeseniz de başlayacağım... Laf olsun.
Başbakan Erdoğan, anayasa değişikliği için CHP’den destek istediğinde, Baykal’dan şu karşılığı almıştı: “Geçici 15. maddeyi pakete dahil ederseniz, düşünürüz...”
Başbakan’ın amacı, referanduma gitmeden, işi Meclis’te halletmekti.
MHP’nin kapısını da bu niyetle çalmıştı. Fakat yüzüne bakan bile olmadı.
Baykal, ilginç bir biçimde yeşil ışık yakıyordu. Koşullu da olsa, anlamlı bir destekti.
Ne oldu, biliyor musunuz?
Hiç bilmeyin... Utanacaksınız... Yüzünüz kızaracak... “Bu adamlarla aynı havayı mı soluyoruz?” diye hayıflanacaksınız.
Büyük bir özgüvenle (daha doğrusu kurnazlıkla), “Getir 15. maddeyi, destekleyelim” diyen Baykal, mahut madde önüne getirildiğinde şaşırdı, eli ayağı birbirine karıştı, sinirlendi, “İyi ama bunun dokunulmazlık boyutu eksik” demeye başladı ve iki saniyede yan çizdi...
Hükümet cephesinden böyle bir atak beklemiyordu... “Nasılsa 12 Eylül’cülere dokunamazlar, korkarlar” diye düşünüyordu.
Blöf yaptı, kendi blöfünün altında kaldı.
İşin daha da vahim tarafı şu:
Mahut maddeyi tarihe gömen anayasa değişikliğine en büyük muhalefeti şimdi CHP yapıyor... “Hükümet samimi değil. Bu değişiklik 12 Eylül’e yargı yolunu açmaz. 30 yıl önceki darbeden hesap soracaklarına, 28 Şubat ve 27 Nisan’a baksınlar!” diyorlar.
Bakacaklar bakmasına da, “darbenin avukatlarını” aşamıyorlar ki.
İrade koyup, Ergenekon’a bakılmasını sağladılar.
Balyoz’a baktırıyorlar.
Bilumum Ayışığı, Sarıkız, Eldiven ve sair oluşumlara baktırıyorlar.
Kafes’e baktırıyorlar...
Islak imzalı darbe planına baktırıyorlar.
Bu kadar çok şeye baktıranlar, “postmodern darbe”yle “e-muhtıra”ya mı baktıramayacaklar?
Baktıracaklar da, “Silivri’ye selam olsun” diyen Baykal ve Kılıçdaroğlu avenesini aşamıyorlar, demokratikleşme çabalarına aslanlar gibi direnen yargı oligarklarına söz geçiremiyorlar, “sol” görünümlü sarı sendikaları ve “resmi hizmete mahsus” sivil toplum örgütlerini ikna edemiyorlar...
Baykal, kendi teklifinin arkasında iki saniye durabilmişti.
Kılıçdaroğlu’nunki bir saniye bile sürmedi.
Hani, “Eğer Başbakan 12 Eylül’le hesaplaşmak istiyorsa, 12 Eylül darbesine gerekçe yapılan 35. maddenin değiştirilmesine neden yanaşmıyor? Getirsinler değişiklik teklifini, destek vermeye hazırız” diyordu ya...
Meğer cümlesi “koşulluymuş...”
Hükümet getirsinmiş teklifini, “tatmin edici bir değişiklikse” destek verebilirlermiş...
İki cümle arasındaki süre bir saniye bile değil...
Kılıçdaroğlu daha bir saniye bile dolmadan çark ediyor, “tatmin edici bir değişiklikse...” diyerek, hükümetin olası “evet”inin önünü kesiyor... Yani, ortaya birtakım “muhayyel” şartlar sürerek kendisine “kaçacak delik” açıyor.
Değişikliğin “tatmin edici” olanı nasıldır bilmiyorum ama bilebildiğim kadarıyla hükümet itiraz etmiyor, Meclis Başkanı “olabilir” diyor, “yandaş medya” destekliyor, Cumhurbaşkanı onaylıyor...
Daha ne!
Ben Başbakan’ın yerinde olsam, elimi bile sürmezdim...
Kılıçdaroğlu’na getirtirdim teklifi...
Hem “bu değişiklik teklifi tatmin edici değil” diyemesin... Hem de kaçacak delik bulamasın...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.