Tekfirci PKK!
Bazıları sadece Kaide ve benzeri hareketlerin kolay tekfir sapağına saptıklarını düşünür. Lakin hiçbir zaman PKK gibi zaten küfür veya İslâm noktasında hassasiyeti olmayan tedhiş hareketlerinin bu kavramları kullanacaklarını aklına getirmez. Zira eşyanın tabiatına aykırıdır. PKK gibi örgütler Kaide’den de öte giderek bazı İslâmi kavramları istismar ediyorlar. Bilindiği gibi, Karadavi Müslüman Alimler Birliği’nin üçüncü umumi kongresinde (Temmuz 2010, Cevahir Otel, İstanbul) bir konuşma yapmış ve bütün insanlığa ve İslâm alemine seslenerek; masum insanları öldürdüğü ve terör işlediği için PKK’yı kınamalarını istemiştir. Esasen Karadavi’nin bu çağrısı ne ilk ne de sondur. Daha önce de Botan kökenli olan ve Suriye’nin tanınmış Kürt asıllı alimlerinden Muhammed Said Ramazan el Buti de ‘partizanlar’ olarak nitelediği ve seslendiği Kürt ayrılıkçı hareketlerine karşı kınayıcı yazılar yazmış ve yollarının çarpık olduğunu; insani ve İslâmi olmadığını beyan etmiştir. Lakin Karadavi’nin doğru sözleri PKK sempatizanlarına ağır gelmiş ve aleyhinde çirkin bir kampanya açmışlar. Bu kampanyalarında cinayetlerine bir yenisini daha eklemişlerdir. Tedhiş ve cinayetlerine bir de tekfiri eklemişlerdir. Halbuki, kendi yaptıkları ve Marksist ideolojileri nedeniyle (Mehdi Zana’nın İslâm bizi geri bıraktı sözleri hatırlanabilir) zaten te’sim/tecrim (suçlama) veya tekfire konu olmuşlardır. Böyle olduğu halde, Karadavi gibi bir alimi küfre nispet etmeleri ancak kendi suçlamalarına müstehak olmalarıyla izah edilebilir ve açıklanabilir. Hadis diliyle, tekfir suçlayanla suçlanan arasında dolaşıp durur; hangisi müstehak ise ona raci olur.
¥
PKK’cılar tekfirde sınır tanımıyorlar ve şunu söylüyorlar: “Karadavi’yi tekfir etmekte tereddüt eden de kafirdir.” Acaba kimin kafir olup olmadığına karar vermek PKK sempatizanlarına mı düşmüştür? Küfür ve imanın kimde olduğuna dair karar mercii PKK sempatizanları mıdır? Bunlar kendilerini Dabbetü’l arz mı zannediyorlar? Karadavi’nin bu partizanların fiillerini teröre nispet etmesinin ardından onlar da onu küfre nispet etmişlerdir. Lakin Karadavi adına cevap verenlerin ifade ettikleri gibi, PKK’nın eylemlerini teröre nispet eden sadece Karadavi değildir. Başta ABD ve AB olmak üzere Kürt meselesini Türkiye’den farklı değerlendiren ülke ve bloklar bile PKK’nın eylemlerini terör vasfıyla tanımlamaktadırlar. Dolayısıyla bu tepkiler hastalıklı bir tepkidir ve partizanların künhünü ve mahiyetini orta koymaktadır. Karadavi’nin suçlamalarından sonra zaten olmayan itidallerini kaybetmişler ve sağa sola sataşmaya ve saldırmaya başlamışlardır. Silahlı tedhiş eylemlerine bir de sözel terörü eklemişlerdir ve bu da tekfircilikleridir. Niye bu hususta Marksist kavramları kullanmıyorlar ki? Bu da aldatmaca ve mugalata ile iş gördüklerini gösterir. Bu da nifak alametlerinden birisidir.
¥
Abdullah Öcalan, 1984 yılında PKK olarak şiddet eylemlerine başvurduğunda Marksist bir ideolojiye dayanıyordu ve bu ideoloji Türk halkının olduğu gibi Kürt halkının da sabiteleri ve değerleriyle çatışıyor ve bunlara ters düşüyordu. Sadece Türklerin bedenini değil Kürtlerin de değerlerini ve dini hedef alan PKK bu bağlamda Karadavi ve benzerlerinin gözünde nasıl bir meşruiyete haiz olabilir? Hangi kritere göre? PKK ayrılık macerasında Türklerden ziyade Kürtlerin kanını dökmüş ve felaketlerine neden olmuştur. Bunun nedeni kimyasında ve mayasındaki tahripkarlık ve yıkıcılıktır. Yapıcı olsa hak talebindeki yöntemi de yapıcı olurdu. Bu da iddiasıyla tezat teşkil etmektedir. Dolayısıyla meşhur tabire uygun olarak; devrim çocuklarını yemektedir.
¥
Kürtlerin çoğunluğu PKK’yı temsilcisi olarak görmemesine rağmen PKK zoraki ve cebri bir biçimde kendisini onların temsilcisi yerine koymakta ve keyfine göre onların iradesini temsil ettiğini varsaymakta ve onlar adına hareket etmektedir. Kürdistan Müslüman Alimler Fetva Heyeti ise, PKK temsilcilerinin izinden giderek kuru yaş dinlemeyen şiddeti ve tedhişi cihad olarak değerlendirmiş ve Abdullah Öcalan’dan tevbe etmesini istemek yerine Karadavi’den tevbe etmesini istemiştir. Lakin dediğimiz gibi Buti, Karadavi gibi ümmetin göz bebeği alimler, baştan beri sadece şiddet eylemleriyle değil aynı zamanda ideolojisiyle de PKK’nın yanlış bir yolda olduğunu ortaya koymuşlardır. Ve bu yöndeki kanaatlerini açıkça ilan etmişlerdir. Allah böyle alimlerin sayılarını artırsın. Öcalan Kürt meselesinde de tutarsızdır ve Türkiye’de kendi iddiasıyla Kürtlerin haklarını savunurken Suriye’de Kürt varlığını kendisi inkar etmektedir. Çeşitli yazılarında Kuzey Irak’taki Kürt varlığının bir İsrail ve Amerikan hediyesi olduğunu da yazmıştır. Dolayısıyla Öcalan’ın gel gitleri nedeniyle eğrisini doğrusundan ayırmak adeta muhal bir hale gelmiştir. Karadavi gibi cesur yüreklerin ve alimlerin yanında Can Kürt gibi çeşitli Kürt yazarlar da Öcalan fenomenini bütün çıplaklığıyla ortaya sermeye çalışmaktadırlar. Sa’y ve gayretleri meşkur olsun...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.