Ezher Şeyhi olmak
Ezher ilmen Sünni İslam dünyasının kalbini temsil ediyor. Ve kuruluşu üzerinden bin yıldan fazla bir zaman geçti. Fatimiler kurdu lakin Sünniler yaşattı ve durulduktan sonra Sünni dünyasına hizmet etti. Ezher'e ilk balyozu ümmi dahi Mehmet Ali Paşa vurdu. Ezher'i vakıflarından arındırarak ilk defa İslami eğitimin köklerini ve kaynağını kurutma siyaseti izleyen o'dur. Bunu iki nedenle yaptı. Birincisi, Fransız tarzı batılılaşmak için. Ezher'i engel görüyordu. Cezzar Ahmet Paşa Napolyon'u kovdu ama Mehmet Ali Paşa ile birlikte kurt gövdeye girdi. Cezzar Ahmet Paşa'nın kovduğu Napolyon yerine Nakibu'l Eşraf Ömer Mekrem tarafından yerel kopyacısı Mehmet Ali Paşa getirildi ve geçirildi. Ömer Mekrem hem kendisine hem de Ezher'e böylece bilmeden ve istemeden öldürücü bir darbe indirdi. İkinci neden de, ulemanın muhalefetini kırmak istemesidir. Kimse iktidarına gölge etsin istemiyordu. İktidarını dikensiz bir gül bahçesi yapmak istedi. Başardı da. Mehmet Ali Paşa ulemayı midesiyle terbiye etti. Onları vakıfların imtiyazından mahrum ederek özerkliğini kaldırdı ve doğrudan kendisine bağladı. Böylece ulema Mehmet Ali Paşa'nın keyfi ödeneklerine bağımlı hale geldi. Zaman zaman Ezher çağın gerisine düştü. Bazıları zaman aralığını ve açığını kapatmak isterken bazıları da onu otomatik olarak modernizme bağlamak ve zamana hapsetmek istedi. Modernizm dönemlerinde kurum çok yıpratıldı. Mehmet Ali Paşa ve sonrasında İngilizler döneminde ve en son 1960 Nasır döneminde yapı ve kurum yapısal reformlardan geçti ve her reformla birlikte aslına daha çok yabancılaştı. En son da Seyyid Ali Tantavi döneminde Ezher en zayıf dönemini yaşadı. Dibe vurdu. İslami ilimlerde eski gücünü kaybetti. Ve Tantavi kurumu şahsiyetsizleştirdi ve çiftliği haline getirdi. Onun döneminde Ezher onuruna yakışmayan rezaletler yaşadı. Sarkozy gibilerine hulus çekti.
Bununla birlikte Ezher ilim aşıklarının ocağı ve kıblesi olmaya devam etti. Hatta asrın en tanınmış alimlerinden birisi olan Yusuf Karadavi, İhvan Mürşidi olmak yerine Ezher Şeyhi olmayı yeğlediğini ve bunu temenni ettiğini lakin nasip olmadığını söylemiştir. Ezher şeyhliği rüyalarını süslemiş. Birkaç defa İhvan Mürşidi olma teklifi olan Karadavi bunu reddetmiş ve kabul etmemiştir. Bununla birlikte, bu makama tensip edilmeyi çok arzu etmekle birlikte nasip olmamış ve bu arzusuna nail olamamıştır. Muhammed Seyyid Tantavi'nin yerine Ezher Şeyhliğine Ahmet Tayyip getirilmiştir. Ahmet Tayyip'le alakalı 'Kahire'nin Rıfat Börekçisi' ibaresini kullansak da (siyasi olarak yanlış değil) Ahmet Tayyip ilmi olarak Ezher'e eski canlılığını iade etmek istemektedir. Ezher'nin aslına rücu etmesini sağlamaya çalışmaktadır. Tantavi'nin ilmi tahribatını durdurmak istemiştir. Zira Ezher'in eski hali devam etmesi halinde tamamen bir kadavraya dönüşmesi işten bile değildir. Ezher can çekişmektedir. Tantavi koskoca bir kurumu oyuncak haline getirmiştir. İsam el Aryan, Ahmet Tayyip hakkında El Müctema dergisine bir makale yazmış ve makalesinde yeni Ezher Şeyhi Tayyip'in bazı gayretlerine değinmiştir. Aryan, Tayyip'i istisnai Ezher şeyhlerinden birisi olarak kabul ediyor ve son dönemlerde takvası ve tavırlarıyla öne çıkan iki isme benzetiyor. Bunlardan birisi Cadu'l Hak Ali Cadu'l Hak diğeri de Sorbonne'dan da selefi olan Abdulhalim Mahmud'dur. Abdulhalim Mahmud selef tasavvufunu ihya etmeye çabalayan ender Ezher şeyhlerinden birisidir. Aryan'a göre Ahmet Tayyip de tasavvufa meyyal ve yatkın bir simadır.
Ezher'in seviyesini yeniden yükseltmek için kollarını sıvayan Ahmet Tayyip bazı fuzuli ve tufeylilerin arpalarını kesmiş ve bunun yerine Ezher vakıflarını yeniden aktif hale getirerek Tantavi'nin körelttiği kurumları yeniden işler hale getirmiştir. 'Ezher İlimleri Şubesi' diye bir ihtisas okulu kurmuş ve böylece Ezher'i eski gücüne ve günlerine yeniden döndürmek istemiştir. Yahudilerle diyaloğa karşı çıkmış ve onların diyalogla Filistinlilere bir şey vermeden bedavadan Araplarla ilişkilerini normalleştirmeyi hedeflediklerini ve bu tuzağa düşmek istemediklerini söylemiştir. Keza selefi gibi İsrail'i güçlendiren ve Filistinlilerin haklarını gasp eden Şimon Peres'le asla tokalaşmayacağını ve Ezher namına böyle bir şeyi kabul edemediğini söylemiştir. Selefi Tantavi gibi makamında hahamları kabul edemeyeceğini de ifade etmiştir. Kendi döneminde 'Ezher İsrail'le tokalaştı' dedirtmeyeceğini ve buna kapalı olacağını da taahhüt etmiştir. Şia ile alakalı olarak kendisine sorulan bir soruya şöyle cevap vermiş: "Şia ile Sünniler arasında farklar öze ve cevhere ait değildir. Onlar da bizim gibi Allah'a iman ederler. Keza onlar da Hazreti peygambere bizim gibi ittiba ederler. Keza Kur'an-ı Kerim'i takdis ederler. Biz onların imamları onlar da bizim imamlarımız arkasında namaz kılabilirler..." Bu ifadeler aslında Şeltüt'e dayandırılan bir fetvanın akislerinden başka bir şey değildir. Bununla birlikte, Ahmet Tayyip Irak Şii Vakfının Irak davetini kabul etmemiş ve Şiilerin ve Sünnilerin müşterek bir daveti olması halinde ziyaretin gerçekleşebileceğini söylemiştir. Zira belki de Irak Şii Vakfının amacı karşılıksız bir meşruiyet arayışıdır ve Tayyip buna alet olmak istememiştir. Mehmet Ali Paşa, Nasır ve Tantavi üçlüsü Ezher'in içini boşaltmışlardı. Bakalım Ahmet Tayyip boşalanları tekrar Ezher'e iade edebilecek mi? Yoksa 50 yıldan beri ve Muhammed Hamid gibilerin söylediği gibi içi boş bir çınara dönmüştür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.