Galatasaray lige kötü başladı. Eldeki çok önemli yıldızlar kaybedilirken, yerine alınan yabancılar gerekli ışığı veremiyor. Üstelik Rijkaard Sivas yenilgisinden sonra klasik söylemlerine devam ediyor ve diyor ki, "Hafta arası oynanmış milli maçların yorgunluğunu yaşıyoruz. Ve takımımız yetersiz."
Durum böyle olunca da Galatasaray camiası yavaş yavaş geriliyor. Galatasaray'ın rakipleri özellikle Beşiktaş ve Fenerbahçe önemli transferler yaparken, Galatasaray hem oyun olarak hem de oyuncu kalitesi yönünden geriye gidiyor. Aylardır söylüyoruz; "Rijkaard'ın Galatasaray'a katkısı Galatasaray tesislerindeki çaycı kadardır" diye.

KAYBEDEN G.SARAY OLUYOR
Bu birçok Galatasaraylı'ya ve Adnan Polat'a hakaret gibi gelse de vermek istediğim mesaj Rijkaard'ın Galatasaray'a hiçbir bir şey veremediğidir. Üstelik sezon başında Adnan Polat ve yönetim Haldun Üstünel'i kaybetti. Seyrantepe Stadı açıldığında da Galatasaray büyük ve önemli problemlerle Aslantepe'de oynamak zorunda kalacak. Ama Adnan Polat direndikçe direniyor. Bir türlü Frank Rijkaard'dan vazgeçemiyor.
Hangi Frank Rijkaard'dan biliyor musunuz? Geçen sezon sonunda "Biz üçüncü olduk. Bir önceki seneden daha başarılıyız" diyebilecek garip açıklamayı yapmış Frank Rijkaard'dan.

POLAT'IN HATASI ÇOK
Rijkaard ile devam etmek Galatasaray'ı bitirmektir. Bir gün gelecek bıçak kemiğe dayanacak ve Rijkaard kazandığı milyonlarca euro ile ülkesine dönecek. Kaybettiği fazla bir şey olmayacak. Ama kaybeden pek tabii ki Galatasaray olacak. Tıpkı Skibbe'de olduğu gibi ya da tıpkı Lincoln'de olduğu gibi. Bunlara verilen taviz fazlasıyla Rijkaard'a veriliyor.
Galatasaray'da artık hedef Adnan Polat'tır. İyi niyetinden asla kuşkumuz olmamasına rağmen yaptığı icraatlar hatalarla dolu. Bir gün gelecek camia Adnan Polat'ı çok ciddi bir şekilde suçlayacak. Kendisine tavsiyemiz zararın neresinden dönerse kardır mantığıyla hareket edip, Galatasaray'da beklenen radikal değişikliği bir an önce yapmasıdır.

Federasyon ne yapmak istiyor!
Sezon başladı, federasyondan tuhaf kararlar ardı ardına geliyor. İlki ihaleye konulan üç dakikalık görüntülerin küçük kanallara çok fahiş fiyatla son maçtan 12 saat sonra verilmesi. Bu çok açık "Bizden görüntü almayın" demektir. Yani federasyon ve yayıncı kuruluş diğer kanalların görüntü almasını ve spor programları yapmasını endirekt olarak bloke ediyor.
Bunu vahşi kapitalizm kuralları içerisinde bir nebze de olsa anlayabiliriz. Bu uygulamayla diğer kanallar görüntü veremeyecek, program yapamayacak ve milyonlarca futbolsever maçları ya TRT'den, ya da para vererek Lig TV'den izlemek zorunda kalacak. Ancak anlayamadığımız şu. Basın toplantılarını kendi imkanlarıyla canlı yayınlamak isteyen diğer televizyon kanallarını niye engelliyorsunuz? Ya da futbolcu ve teknik adamlarla diğer kanalların stat dışında röportaj yapmalarını niye zorlaştırıyorsunuz?
Bu çok açık bir blokajdır. Eğer Futbol Federasyonu ve yayıncı kuruluş, TRT ve LİG TV dışında hiçbir kanalın yaşamasını istemiyorsa, bu çok açık bir tekelciliktir. Bu diktatoryaya yönelik tekelcilik, diğer kanalların imkanlarını kısıtlar ve beraberinde tepki getirir. Sonra ne olur biliyor musunuz?

MARKA BÖYLE YÜKSELMEZ
Mesela diğer kanallar tuhaf işler yapmaya başlar. Tıpkı Telegol ve Son Kale programları gibi. Sanal görüntülerle golleri ve pozisyonları anlatmaya çalışırlar ve bu da yetmez hakkı yenmiş tüm toplumlar gibi başlarını kaldırırlar. Ha, federasyon ve yayıncı kuruluş "Başınızı kaldırsanız ne olur, kaldırmasanız ne olur" derlerse buna lafım yok. Ama 'futbolun marka değerini yükselteceğim ve para kazanacağım' diye insanların ekmeğiyle oynarsanız bunun sonu da umarım çok üzücü olmaz.