Irak’ın geleceği
ABD Irak’taki muharip güçlerinin tamamını geri çekti ve sadece Irak ordusunu eğitmek için elli bin civarında asker bıraktı. Bırakılan askerlerin gerektiğinde çatışmalara gireceğini kabul etmemiz gerekir.
ABD’nin Irak’ı işgalinin hedefine ulaşamadığı ve bir yenilgiyle sonuçlandığı sözüne katılmıyorum. Başarı sözlere göre değil gerçek hedefe ulaşılıp ulaşılmadığına göre belirlenir. Bu durumda ABD’nin hedefinin ne olduğunu değerlendirmemiz gerekir.
ABD’nin hedefi demokratik ve üniter bir Irak yaratmak değildi. Böyle bir devletin oluşması için halkın büyük çoğunluğunu desteğini alan bir deoloji ve gelecek beklentisinin yaratılması ve bunlardan daha önemli siyasi iktidarı ayakta tutacak güvenlik güçlerinin oluşması gerekir. Bu gibi ülkelerde ordunun görevi ülke güvenliğini sağlamaktan çok siyasi otoriteyi ayakta tutmaktır. Bunun örneğini Irak’ta gördük. ABD işgaline karşı tek kurşun atmayan ordu İran’la sekiz yıl savaştı. Çünkü bu savaş sipariş edilmişti ve Irak’ın çıkarlarıyla ilişkili değildi.
Irak Savaşı arefesinde uzmanlar bu savaşla ilgili birçok senaryo ürettiler ve hepsi ABD’nin, işgali gerçekleştirse bile, büyük kayıplar vereceğini söylüyordu. Ben herhangi bir çatışma olmayacağını söylüyordum ve savaşa Çatapat Harekatı adını vermiştim.
Eğer ABD Irak’ın üniter yapısını koruyarak demokratik bir ülke olması isteseydi siyasi alt yapı buna göre inşa edilirdi. Yani ideolojik farklılıkları olan partiler kurulur ve bunların mücadelesi sağlanırdı. Oysa siyasi yapı etnik ve mezhep farklılıkları üzerine kuruldu ve bunların çatışması sağlandı.
Irak’ın bütünlüğünü sağlamak için kurulacak hükümete Kürtlerin de dahil edilmesi ve Kerkük’ün Kürt bölgesi dışında tutulması gerekir. Çünkü Kürt yönetiminin güvendiği tek ekonomik kaynak buradaki petrollerdir. Kerkük’ün geleceğini belirleyecek referandumun sürekli ertelenmesi bu konuda henüz karar verilmediğini gösteriyor.
Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari ABD’nin Irak’tan çekilmesini onaylamıyor ve bölge ülkelerinin doğacak güç boşluğunu doldurmaya çalıştığını söyleyip ön plana Türkiye’yi çıkarıyor. Bu durumda Türkiye’nin rolününün ne olacağına dair senaryolar üretmemiz gerekir. Bu senaryolar sadece Irak’ın geleceğini belirlemekle kalmayacak ülkemizin karşılaşacağı sorunları da gösterecektir.
ABD Türkiye ile uzlaşırsa Kerkük’ü Kürt bölgesine dahil eder. Bunu Arapların kabul etmesi söz konusu değildir ve bir Arap Kürt çatışmasının çıkması kaçınılmazdır. Bu durumda Türkiye Kürtlerin yanında yer alır ve onların güvenliğini sağlayacak müdahalede bulunursa Arapları kaybeder. Kürtlerin ezilmesine göz yumarsa içeride sorunlarla karşılaşır.
Türkiye bir tercih yapmak zorunda kalır. Ya ilişkilerini Balkanlar ve Kafkasya ile geliştirip Arapları, Suriye hariç, başka bir güç odağına terk eder ya da Araplarla ilişkisini güçlendirmeyi tercih ederek hem bu bölgelerdeki projelerinden vazgeçer ve hem de Kürtlerle çatışmayı göze alır.
Irak’ın geleceği Türkiye’yi derinden etkileyecek potansiyele sahiptir ve dışımızda bir olay olarak görülmemelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.