Minare ve çan kulesi
New York'ta yapılması tasarlanan İslam merkezi çerçeveli tartışmaların akisleri Avrupa'da da kendini hissettiriyor. Avrupa kıtasında da artan bir biçimde İslam'a karşı müsamahasızlık örnekleri ortaya çıkıyor. Sözgelimi, İsviçre'de çok tartışmalı bir biçimde minarelerin yasaklanması için referandum yapıldı ve yasak geldi. Halen tartışmalar dinmiş de değil. İsviçre fazlasıyla Hıristiyan sembolizmini yaşayan ve yaşatan bir ülke. Hıristiyanlık değerleriyle meşbu bir halde. Sözgelimi, tarihten bu yana papaların özel muhafızlığını bu ülkenin seçilmiş gençleri yapıyor. Sebebi, Kilise'ye olan ispatlanmış sadakatleri olmasıdır. Dolayısıyla onlara iki sembolden birisi fazla geliyor. Minare İslam'ı ve değerlerini temsil ederken Hıristiyanlığı temsil eden de çan kulesidir. Saraybosna'da yüzyıllardır minare ile çan kuleleri birlikte yan yana yaşarken biraz ötesinde İsviçre minare sembolünü kaldıramıyor ve tahammül edemiyor. Dolayısıyla, Sıfır Noktasında Cami tartışmalarına benzer tartışmalar Avrupa kıtasında da yayılıyor ve yaşanıyor. Bu bağlamda, tarihi Dom Kilisesi'nin bulunduğu Köln'de devasa bir caminin yapılması da o diyarda benzeri gürültüler kopardı. Dom Kilisesi, Köln şehrinin manevi sembolü ve simgesidir. Dolayısıyla burada büyük bir caminin yapılması Köln'ün tarihi karakterini de ve simgesini de gölgeliyor. En azından Merkel gibiler tarafından böyle algılanıyor. Tarihi olarak birbirine karşı konumlandırılmış semboller Köln'de bundan böyle yan yana yaşayacak. Lakin elbette tarihin etkisinde yaşayan ve bunu aşamamış kimileri tarafından bu gelişmelerin hazmı kolay değil. İstanbul ziyaretinde Ayasofya ve Sultan Ahmet Camilerini gezerek hayranlığını dile getiren Almanya Başbakanı Merkel bu bağlamda tarihi bir söz söylemişti. Angela Merkel'in CDU Kurultayı'nda "cami minareleri kilise çan kulelerinin boyunu geçemez" sözleri yankılanmıştı.
Esasen tarihte yaşayan ve onu aşamamış birisi için bu sözlere fazlasıyla hak vermemek elde değil. Dolayısıyla kanımca Merkel değişim döneminde tarihte yaşadığı için anakronik bir vaziyete düşmüştür. Yani tarihin seyrini yakalayamamıştır. Avrupa bir biçimde dine veda ediyor. Özellikle de Hıristiyanlığa. Buradaki boşluğu ya dünyevi ideolojiler ve eğilimler dolduracak ya da inanç eksenli yapılar veya eğilimler dolduracaktır. Dolayısıyla inanç ekseni yerine boşluğu inançsızlık veya seküler eğilim ve algıların doldurulmasını istemek veya savunmak olsa olsa miadını doldurmuş yerinde olmayan bir taassup olur. Lakin 'papaz kızı' olarak da bilinen Merkel'in yarasını da anlamak gerekiyor. Onun derdi Hıristiyanlık değerlerini muhafaza etmekten ziyade rakip olarak algıladığı dine ön vermemek ve önünü açmamak olarak da görülebilir.
Aslında Merkel'in sözleri tersinden bizim fıkıh literatürümüzün bir yansıması gibidir. Sözgelimi, İslam diyarında (Daru'l İslam) gayri Müslimlere ait yapıların Müslümanlara ait yapılardan daha muhteşem ve yüksek olması sınırlandırılmış veya buna müsaade edilmemiştir. Fiiliyatta farklı uygulamalar olsa da en azından teoride özellikle Şafiiler gayri Müslimlere ait yapılarının Müslümanların yapılarından yüksek olmasının engellenmesi vacip olarak değerlendirmişlerdir. Fıkıh kitaplarımız bunun illetini izzet olarak vermektedir. İbni Abidin de Reddü'l Muhtar'da, ulamanın gayri Müslimlerin Müslümanlara ait binalardan daha yüksek binalar yapamayacaklarına dair kavillerini ve sözlerini aktarır. Bazı alimler yükselti noktasında karşı çıkarken bazıları da Müslümanlara ait yapılarla gayri Müslimlere ait yapıların uzunlukta eşit olmasına da karşı çıkmışlardır. Yükselti gibi eşitliğe de karşı çıkanlar olmuştur. Lakin ikinci hususta, yani eşitlik meselesinde genel bir kabul ve tutum yoktur. Dolayısıyla buradan bakarak yine de Merkel'in savunduğu tezin İslam'da birebir izdüşümünün olmadığını söyleyebiliriz. Bu bağlamda, Merkel'in anakronik bir vaziyet yaşadığını ifade etmiştik. Zira, İslami sembollerin Batı'da yaygınlaşması yeni bir çağın ve çığırın başında olduğumuzun göstergesidir. Bu çağın karakteri de Hıristiyanlığın kendisini İslam'da bulması ve keşfetmesidir. Gerçek ve saf Hıristiyanlık İslam'da mündemiçtir. Hıristiyanlık çelişkilerinden ancak İslam sayesinde ve İslam içinde arınabilir. Dolayısıyla İslam'a rakip değil; tashih edici ve regülatör olarak bakmaları gerekir. Hadislerde haber verildiği gibi Hazreti İsa nüzül ettiğinde bazı misyonlar icra edecektir. Hıristiyanlığı tashih ederek İslam'a iktida edecek ve uyacaktır. Bu bağlamda, muharref Hıristiyanlığın sembolü olan Haç kırılacağı gibi domuz öldürülecek (yani yenmesi onlarca da yasak olacak) ve buna mukabil İslam'la musalaha ettikleri ve değerlerini kabul ettikleri için üzerlerindeki cizye de kaldırılacaktır. O günlerin arifesinde olduğumuzun göstergeleri, minarelerin, kaderin bir cilvesi olarak kendi diyarında çan kuleleri ile yarışması ve bazen de bizzat içi boşalan ve cemaatsiz kalan kiliselerin Müslümanlaşarak cami haline gelmesidir. Bu geçmişte hayal bile edilemezdi. İslam farkı; orjinal ile deforme olmuşun farkıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.