Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Hüsrev Gerede’ye kadar kovalayın onu!

Hüsrev Gerede’ye kadar kovalayın onu!

Bir dönem genel başkanlık koltuğunu da şereflendiren Süleyman Soylu’yu Demokrat Parti’den ihraç ettiler.

Evet, “şereflendiren...” Şaşırdınız mı?

Hiç şaşırmayın.

Merhum Menderes’in DP’sini referans aldığını ileri süren bu partinin gelmiş geçmiş en demokrat, en vicdanlı, en yarayışlı, hatta “en delikanlı” genel başkanıydı.

Hakiki Menderesçiydi...

Koltuğunu, 27 Mayıs cuntasının ardıllarıyla iş tutan “çakma DP’lilere” kaptırdı ya da ikrah getirip kendisi istifa etti. Bilmiyorum...

İşin içinde, bilmem ne sokağında mukim “postmodern darbeci” de var mıdır? Hani, rahmetli Celal Bayar’ın, ne zaman ismi geçse, “Haa, şu bizim su müdürü mü?” diye istiskal ettiği “nurlu” şahıs?

Mutlaka vardır...

Bütün alengirli işlerin içinde bu adam var artık...

DP’yi çekip çevirecek, partisizlikten kırılan Mesut Yılmaz ve İlhan Kesici’ye uygun adresler bulacak, niçin parti kurduğu bir türlü anlaşılamayan ve korkarım hiç anlaşılmayacak Abdullatif Şener’e yol gösterecek, Başkent Hastanesi’nden çıkan Ergenekon sanıklarına kol kanat gerecek, bir eli yargı çevrelerinin üzerinde olacak, bir eli Saadet Partisi’nde rezalet çıkarmaya çalışan “Hariciler”in üzerinde olacak...

Soylu’nun ihracında da parmağı vardır...

Eski defterleri karıştırıyoruz ve bu nurlu şahsın bir dönem Tan gazetesinin parçalanması “teşebbüs-i vatanperveranesi”nde teşhis edildiğini görüyoruz...

Kendisini hep DP’li diye lanse etmiştir, “DP’lilere af” gündeme gelince kirişi kıran ilk kişi
olmuştur.

Diyorum ya, Ferruh Bozbeyli’ye sorun anlatsın; ne kıratta bir DP’li olduğunu, “miras”ı nasıl çarçur ettiğini, AP-DP ayrışmasında nasıl çirkin bir tutum takın

dığını, Menderes’e yakın siyasetçileri devre dışı bırakmak için hangi ayak oyunlarına tevessül ettiğini...
Bozbeyli kibar adamdır, vicdanlı adamdır, nesnel adamdır...

Doğrudan kimseyi karşısına almaz, kimseyi kırmaz... Sadece olguları ve olayları sıralar...

Siz satır aralarından çıkaracaksınız “ihanet”in boyutlarını ve küçük dilinizi yutacaksınız... Nurlu şahsın “Türkiye’nin başına gelmiş en talihsiz kaza” olduğuna inanacaksınız.

Soylu’nun suçu, referandumda “evet” diyeceğini açıklamış olması.

Bu suç mudur?

Daha doğrusu, partiden ihracı gerektiren davranışlardan biri midir?

Değildir...

Referandumda partiler, “grup ve parti kararı” alamazlar. Hangi yönde oy kullanmaları gerektiği konusunda müntesiplerini yönlendirebilirler ama bunu baskıya, şantaja, gözdağına dönüştüremezler.

Hele, “ihraç mekanizmasını” devreye hiç sokamazlar. Bu suçtur, ayıptır, terbiyesizliktir.

İhracı gerektiren en temel suç, bir başka partiye çalışmak, bir başka partinin adayını desteklemek, bir başka partinin adayına oy vermektir.

İlle de birilerini ihraç etmek gerekiyorsa, bu, DP’nin emanetçi Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk olmalıdır. Çünkü kendisi, “Yerel seçimde oyumu Kemal Kılıçdaroğlu’na verdim” demiş, bunu diyebilmiş ilk ve tek genel başkandır.

İhraç Cindoruk için hafif
kalır...

Hüsrev Gerede Caddesi’ne kadar kovalanmalı, ilelebet siyaset alanına sokulmamalıdır.

Elli yıllık yalanın ortaya
çıkmasını sağladığı için de

“teşekkür plaketiyle”
ödüllendirilmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi