General ayrıcalıkları ve albay itirazı
Hiçbir orduda bu ayrıcalık yok!” diye Dilekçe Komisyonuna yazılı başvuruda bulunuyor T.Ç. 13 Ağustos 2010 tarihinde.
Asteğmen-mareşal arasındaki rütbeli kişilere “subay” denildiğini, generallerin de bu niteleme içinde bulunduğunu belirtiyor. Türkiye’de general ve amirallerin dünyanın hiçbir ordusunda görülmeyen ayrıcalıklara sahip olduğunu öne süren emekli Albay T.Ç. “onlara her türlü tetkik anında yapılırken, albay olmama rağmen bana bir MR için altı ay sonrasına gün verildi” diye yakınıyor.
Amiral ve generallerin başka ayrıcalıkları yok mu peki?
“Özel konut, eşlerine sivil plakalı araç ve şoför, orduevlerinde özel yemek-çay salonları, general/amiral tuvaletleri, berberleri, özel havuz ve plajları, general şezlongları ve denize girme yerleri, otoparkları, hastanelerde özel odalar...”
Bakınız, demokrasinin teğet geçmediği kurumların başında silahlı kuvvetler gelir. Bu sadece Türkiye’ye özgü de değildir. Dünyanın her ye
rinde böyledir. Rütbe yükseldikçe, buna orantılı olarak da imtiyazlar artar.
İngiliz ordusunda örneğin, general ya da amiraller, Kraliçe’nin doğum gününde Sir, Vikont hatta Lord ünvanı bile alırlar. Maaşları, albay maaşının en az bir buçuk katıdır. Çocukları Sandhurst gibi askeri akademilere girişte öncelik alır. Son zamanlara kadar “batman” adı verilen emir erleri vardı ki, resmen hizmetçilik yaparlardı.
ABD ordusunda da general ve amirallere ayrıcalıklı davranılır. Hastaneleri de, tuvaletleri de, yemek salonları da, arabaları da, eşlerinin sürdüğü saltanat da, aldıkları maaş da diğer subaylardan, örneğin bir albaydan, çok daha farklıdır.
Fransız ordusu? İtalyan, İspanyol, Belçika orduları? Onlarda da durum farklı değildir.
Neden mi?
Çünkü akademilerden binlerce subay adayı mezun olur. Ama sadece bir avuç subay, general ya da amiral rütbesine ulaşır. Orduyu da onlar yönetir. Nasıl bir CEO başına kurulduğu bir holdingi
dilediğince yönetebiliyorsa, generallerle amiraller, başında bulundukları orduları dilediklerince yönetir, kendilerine çeşitli imtiyazlar sağlar. Evet, hepsi de devlet memurudur. Sadece kendi maaşlarını belirleme konusunda karar veremezler ama onun dışında, her türlü karar onların kaleminden çıkar.
Eğer orduya demokrasi sokar, her verilecek karar için “oylama” yapmaya giderseniz, sonuç kargaşadır. Onun için de emir-komuta zinciri diye bir gelenek vardır ve bütün işler bu zincirin kurduğu düzen içinde yapılır.
Emekli Albay T.Ç. haklı mıdır? Demokrasi açısından bakınca elbette. Ama ordunun emir-komuta zinciri açısından bakınca ne yazık ki, hayır.
Allah, Peygamber ve imanı kim kullanıyor?
Kemal Kılıçdaroğlu AK Parti’nin verdiği iftar yemeklerinde “din sömürüsü” yapıldığını söylemiş. Allah’tan, Peygamber’den söz edildiğini belirtmiş ve bundan yakınmış.
Peki, iftar yemeğinde ne konuşulur sizce? İftar yemeği bir tür dinsel şölen değil midir? Elbette “bismillah” diyerek orucunuzu açarsınız, Allah’a şükredersiniz size verdiği nimetler için.
Ha meydanlarda, kalkıp da referandumda Peygamber şöyle oy vermenizi istiyor falan gibisinden günah sayılan laflar ederseniz, bu sözleri kınayabilirsiniz.
Ama birader, iftar yemeklerinden söz ediyoruz, iftar yemeklerinden!
Asıl dini, bu referandumda meydanlara taşıyan Kılıçdaroğlu’nun kendisidir. Türban üzerine günlerce konuşan CHP Genel Başkanı’dır. Hoş türban konusunda enine boyuna kafa yormadığından, eline yüzüne bulaştırmıştır ama gene de “dinsel simge” teranesi onun ağzından meydanlarda yankı bulmuştur.
Bu arada Erdoğan, tek vatan ve tek devlete ameliyat yaptırmayacağını, ortak paydanın TC vatandaşlığı olduğunu söylüyordu. Böylece de Devlet Bahçeli’nin, referandumda “EVET” oyları daha fazla çıkarsa Türkiye eyaletlere bölünecek, söylemi de boşlukta yitip gidiyordu tabi.
Bilmem kaçıncı kez tekrarlıyorum, darbe anayasasının değişecek maddelerini tartışın, bırakın siyasi çıkar peşinde koşmayı. Genel seçimler daha sonra, 2011 yılında. Şimdi darbe anayasasının değişecek maddelerini oylayacağız!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.