Kafası karışıklar için Osman Can reçetesi
Şu “hukuk bilmeyen” halimle ben bile “yargı” ve “hukuk” konusunda ahkâm kesip ekmek paramı kazanabiliyorsam, Türkiye’de “yargı”nın içinde bulunduğu durumu varın siz düşünün...
Hemen belirteyim:
Hukuktan anlamıyorum ama yargıdan çıkan kararların neye istinat ettiğini söktürebiliyorum çok şükür.
Okumanız yazmanız varsa, “muhakeme” edebiliyorsanız, “fikri takip melekelerinizi” tümden yitirmemişseniz, siz de söktürebilirsiniz. Çok kolay...
Bu ülkede bir Anayasa Mahkemesi var.
Bir Yargıtay var.
Neredeyse her kararı “tartışmalı” bir Danıştay var.
Danıştay, sözgelimi, Diyarbakır Barosu’nun herhangi bir konudaki başvurusunu “sizin bu konuda ehliyetiniz yok” gerekçesiyle reddedebilir. Ama İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın’ın herhangi bir konudaki itirazını hemen işleme koyabilir.
Nitekim bunu yapmıştır.
Katsayı uygulamasına ilişkin İstanbul Barosu’nun itirazını vakit sektirmeden değerlendirmeye almış, daha önce verdiği kararın aksine bir karar vermiştir.
Hatırlarsanız, önceleri “Katsayının ne olacağını YÖK belirler, biz karışmayız” diyorlardı...
Haklıydılar...
Ne zaman ki YÖK, kendi uhdesinde olan katsayı konusunda yeni bir düzenlemeye gitti, hemen itirazı bastılar: “Bir dakika... Yeni bir katsayı belirleyemezsin. Bu değişiklik eğitimdeki eşitlik ilkesine aykırıdır... Hemen işlemi durduruyoruz!”
Buradaki “standartsızlığı” görmek için hukukçu ya da Süheyl Batum olmaya gerek yok...
Bakın, görürsünüz...
Baktığınızda hemen görebileceğiniz başka karar örnekleri de var.
Mesela Anayasa Mahkemesi’nin birbirini nakzeden ya da “hukuk devleti” ilkesiyle çelişen kararları gibi...
Hiç üşenmeyin, “Tedbirler Kanunu”ndan başlayarak, parti kapatma davaları, 367 ve kısmi anayasa değişikliği konusunda bu mahkemenin aldığı birbirinden ilginç kararlara bakın...
Problemi göreceksiniz...
Tabii hiç kimse, hiçbirimiz, bir dönem Anayasa Mahkemesi’nde raportör olarak görev yapan Osman Can gibi (Osman Can kadar) ayrıntılı bakamayız, onun gördüğü “ince noktaları” göremeyiz.
Elimde, Osman Can’ın, Timaş Yayınları’ndan intişar etmiş “Darbe Yargısının Sonu” adlı kitabı var...
Kitabın alt başlığı manidar ve Türkiye’deki yargı sistemini özetler nitelikte: “Karargâh Yargısından Halkın Yargısına...”
Hiç abartmadan söylüyorum:
Bugüne kadar okuduğum ve “güncel olan”la “teorik bilgi”yi harmanlamış en iyi, en doyurucu, en kapsamlı kitap... “Hukuk felsefesi”nin en iyilerinden biri olduğunu kanıtlamış Osman Can, “iyi bir yazar” olarak da temayüz ediyor ve “İyi ki böyle bir kitap yazmış” dedirtiyor.
Hele bir “Mahmut Esat Bozkurt” bölümü var ki, az sayıda metin Türkiye’deki hukuk telakkisini ve “hukuk kültürünün inşasını” bu kadar güzel, bu kadar kıvamında bir “ironiyle” anlatabilir.
Kitap, “referandum” öncesinde kafa karışıklığı yaşayanlar için de yol gösterici katkılar sunuyor.
Sandığa gitmeden önce mutlaka okuyalım, okutalım...
Okuyalım ve “demokrasi kültürünün” oluşmasında (ve tabii yerleşmesinde) önemli rol ifa eden Osman Can’a teşekkür edelim...
Her yıl Mahmut Esat Bozkurt adına “hukuk ödülü” veren İstanbul Barosu Başkanı da Muammer Aydın’ın da okumasında yarar var...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.