Resmen gözleri dönmüş...
Ben hálá aynı sorudayım: İktidar partisi ne yapsın da, ‘Hah, tamam, sen ne güzel uzlaşıyormuşsun böyle’ desinler?
Hangi sivil toplum örgütüyle ne görüşsün?
Hangi ‘geri’ adımı atsın?
Baykal’a mı gitsin?
Bazıları, Baykal’la sağlanacak bir uzlaşmanın Türkiye’yi ‘kutuplaşma tehlikesinden uzak tutacağını’ söylüyor...
İktidar partisi hangi konularda uzlaşacak Baykal’la? ‘Tövbe, artık seçmenin taleplerini parlamentoya taşımak yok, zırp pırt yasa çıkarmak da yok, aynen Recep Peker’in vizyonunu uygulayacağız’ mı diyecek?
Ne yapacak?
Baykal’la ‘özlenen uzlaşma’ sağlanırsa, Başsavcı iddianamesini geri mi çekecek?
Hayır çekmeyecek.
Peki ne olacak?
İktidar partisi gidecek, kuzu kuzu savunmasını yapacak. Kapatılırsa da kapatılacak.
Kapatılmazsa iyi...
Kapatılırsa da, ‘Türkiye bir hukuk devletidir. Anayasa Mahkemesi, değerli Başsavcı’mız Abdurrahman Bey’in binbir emekle hazırladığı bu güzel iddianameye dayanarak hakkımızda kapatma kararı verdi. Artık hakkımızda hayırlısı olsun’ deyip yapılanları sineye çekecek.
Sonra ne olacak?
Bu partinin öncülük ettiği yasalar ‘yok hükmünde’ sayılacak.
Mesela, artık türban diye bir sorunumuz olmayacak. ‘özgürlükler’ alanını genişleten tüm düzenlemeler rafa kaldırılacak. Gerekirse AB’ye uyum yasaları da gözden geçirilecek.
Sadece iktidar partisinin değil, çankaya’nın da bu uzlaşması gerekiyor.
Böylece, uğruna nice darbelerin yapıldığı ‘çankaya sorunu’ da kendiliğinden çözülmüş olacak.
Nasıl olacak?
Kapatma davasında ismi geçen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ‘Madem değerli Başsavcı iddianamesinde bana da yer verme lütfunda bulundu. Varıp ben de çankaya’yı boşaltayım da, etik bir davranış olsun’ diyecek.
Olamaz mı?
Hem de o kadar güzel olur ki...
İktidar partisi yeter ki sivil toplum örgütlerinin ve Ertuğrul özkök’lerin uzlaşma çağrısına ‘evet’ desin.
Kimbilir, belki bu vesileyle, Baykal’a Başbakanlık kapıları açılır.
Mütekait ve ulusalcı (ve de karısının başı açık) paşalarımızdan birini de çankaya’ya aday gösteririz, böylece ‘özlenen uzlaşma’ daha sağlam temellere dayanmış olur.
Biliyorum, ‘Deminden beri ne saçmalıyor bu herif?’ diyorsunuz içinizden ama, herhangi bir abartı, herhangi bir ‘katkı’ yok.
Uzlaşmacıların istediği vasat aynen böyle...
İktidar partisi kuzu kuzu otursun, yapılanları sineye çeksin; çünkü Türkiye bir hukuk devletidir.
Uzlaşmacılar yine insaflı...
Bir de, çok lazımmış gibi, ‘ara rejimciler’ çıktı piyasaya.
Ki, en son 2001 krizini idrak ettiğimiz o netameli dönemde görülmüşlerdi.
Şöyle bir boy gösterip kaybolmuşlardı...
Bunlar da, ‘sanık’ sıfatını taşıyan Cumhurbaşkanı Gül’den, 28 Şubat’çı Demirel gibi bir ‘pozisyon’ almasını istiyorlar.
Bu pozisyon ne olabilir?
Burası o kadar da seçik değil.
Herhalde Gül’den ‘Kurucu Meclis’ işlevi de görecek, üyeleri işaretle belirlenmiş yeni bir Meclis ihdas etmesini bekliyorlar. Yani, ‘sanık’ sıfatını taşıyan Gül, ‘Hadi düşün peşime’ diyecek ve istikbaldeki darbemizin ‘görünür de görünmez lideri’ olacak.
Düşünebiliyor musunuz?
Sizin aklınıza gelmez ama, gözleri öyle bir dönmüş ki, en olmayacak şeyi bile düşünebiliyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.