Empati

Empati

Diyelim ki hükümet, iddianame karşısında durumun ciddiyetini kavradı, yargıya karşı terbiyesini bozmamak gerektiğini anladı, "dere geçerken at değiştirilmez" prensibine itaat ederek anayasa değişikliği ve referandum sevdasından vazgeçerek paşa paşa mahkemeye gidip savunmasını yaptı ve neticede Mısır'daki sağır sultanın bize az buçuk tahmin ettiği vechile 8'e 3 çoğunlukla iktidar partisinin kapatılmasına karar verildi.

Sonra?..

Haydi empati yapalım; konuya bir de karşı taraftan bakalım:

üç vakit mi desem, beş vakit mi desem seçim yapılacak. CHP iyi parti, sağlam çocuklar, Atatürkçü çocuklar, laikliğe de pek tutkunlar fakat seçim kazanma ihtimalleri zayıfın da fevkinde. Geriye birkaç parti daha kalıyor ama al birini vur ötekine; ne tek başına seçim kazanabilirler, ne de adam gibi rejime sahip çıkabilirler!..

Birkaç ulusalcı parti yok değil fakat, bırakın seçim kazanıp ülke yönetmeyi, ara rejimlerde istepne hizmeti görecek durumda bile değiller.

E, biz bu rejimi kime emanet edeceğiz arkadaş? Bakınız ordu, son elli senede üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirdi; bürokrasi de bu defa elini taşın altına sokup din devleti kurma heveslilerini hizaya soktu ama elbette biraz yıprandı. Yani, siz bilemediniz on senede bir sistematik bir ritimle iktidar partisi için kapatma davası açmak da olmayacağına göre...

Boşa koysak dolmuyor, doluya koysak almıyor. Nasıl bir şey olmalı ki biz ilerici-demokrat, laik güçler bir geceliğine olsun kafamızı huzur içinde yastığa koyup, "bu gece kimse rejimin altını oymaz" diye uyuyabilelim?

Hangi toplumsal güç, hangi taban hareketi ortaya çıkıp, "artık müsterih olun ey rejimin uyanık bekçileri; görevi devralıyoruz. Türkiye bundan gaari uyanık evlatlarına emanet" diyebilecek?

Yok, ufukta görünmüyor öyle bir kitle hareketi. çocuklar organize olunca bir milyon kişiyi büyük bir meydanda bir araya getirebiliyoruz ama sandıkta bir anlam taşımıyor.

Yıllarca gençlik gençlik dedik, ümit bağladık; büyüyünce bozuluveriyor çoğu; eh, yurtsever, devrimci, laik çocuklar da yetişiyor ama bir türlü çoğunluğu sağlayamıyoruz; bir ara geniş cephe taktiği uygulayalım dedik, olmuyor. Nasıl gençlik yahu bu keratalar...

çok şükür Cumhuriyetimiz var, 80 yıldır doğru dürüst güvenilir bir cumhurumuz olmadı, yetişmedi, yapamadık. Nerde sandık görse gidip dincilerin, tutucuların, gericilerin partisini destekliyor çoklukla. Denemedik anayasa, denemedik kanun, taktik bırakmadık, olmuyor, adamlar hâlâ kaba hesap % 60'ın üstünde.

Biz vurdukça onlar tozuyorlar, biz vurdukça onlar tozuyorlar olacak iş değil!.. Hele bir de ezkazâ boş bulunup AB'ye filan girecek olsak, artık Avrupalı olduk diye başımızda çam yarmaya kalkar bunlar...

Aslında sistematik aralıklarla bunların tekerleğine çomak sokmak bizi yormaz fakat, dışa karşı pek yakışıklı olmuyor; zaten bu emperyalist işbirlikçileri yıllarca dış borç diye ülkeyi hortumlatmışlar, "ödemiyoruz be!" diye yiğitlensek dış çevreler ânında ümüğümüze binecek..

Devrim dedik olmadı, evrim denedik boş çıktı; eğitim dedik, eğitim yuvalarını ele geçirdiler...

Bu halk ne zaman dönüşecek, ne zaman evrilecek, ne zaman, ne zaman, ne zaman?..

Bir dakika yahu; sakın biz yanılıyor olmayalım; olguları değiştiremeyeceğimize göre acaba bakış açımızı mı değiştirmeliyiz?..

Değişim mi! Ağzımdan yel alsın: Hafazanallah; tövbe tövbe!...

Ben hisseme düşen ölçüde empati yaptım; siz de yapın; belki bir şeyleri kırıp dökmeden yeniden kardeşçe yaşamak ve birbirimize güven duyabilmek için iyi ve sahici bir yol bulabiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi