Etmeyeceğidin
Şöyle güzel bir "mazmun" arıyordum, bir sıfat, bir atasözü, bir özdeyiş, bir fıkra, bir anekdot...
Olup bitenleri bir çırpıda özetleyecek!
Eksik olmasın, Aydın Doğan'ın maaşlı iktisatçısı Güngör Uras imdadıma yetişti.
Gerçi başka bir bağlamda anlatmış ama "şecaat arz ederken sirkatin söylemiş" sanki...
Bir Atatürk fıkrası, tövbe, Atatürk'ten bir anı. Doğru mu yalan mı, bilemem. Atatürk'e "atfedilen" bu tür palavra anılar çoktur. ("Şurası muhakkaktır ki Türk âleminin en büyük düşmanı komünistliktir, her görüldüğü yerde ezilmelidir" sözünün koskocaman bir yalan, bir sahtekârlık ürünü olduğu gibi... Hem de büyük önderin el yazısı utanmadan taklit edilerek!)
Efendim, Atatürk bir gün...
Kahve istemiş.
(Galatasaray Lisesi'ni ziyaretinde de istemişti, o gün bugün fincanını -telvesini de hiç yıkamamışlar silmemişler- kutsal bir emanet, bir "relik" olarak okul müzesinde saklarlar.)
Anadolu'nun bir kasabasında, kaymakamın odasında oturmuş, eşrafla sohbet ediyormuş...
Kahve siparişi alınıyor...
Kimisi az şekerli, kimisi orta, kimisi şekerli istemiş tabii... Ama belki otuz kişi var...
Kahveci başını sallamış, tam çıkarken Atatürk onu durdurmuş.
"Çocuk," demiş, "otuz kişiden sipariş aldın... Sade içeni var, orta içeni var, şekerli içeni var... Bunları bir kâğıda yazmadın, kimin nasıl içtiğini nereden hatırlayacaksın da ona göre getireceksin?"
Kahveci gülmüş.
"Paşam," demiş... (Efendi, ağa, bey, paşa gibi ünvan ve lakaplar kaldırılmamış mıydı yahu?)
"Paşam," demiş, "ben senin nasıl içtiğini biliyorum, az şekerli içersin... Sana az şekerli getireceğim... Sen memnun ol, yeter... Ötekileri boşver!... Onlar ne verirsen içerler!"
Otuzlu yıllarda böyleydi.
Sonra çok uzun bir süre de böyleydi.
Artık böyle değildir.
Artık kahveci, "ötekilerin" de kahveyi nasıl içtiklerini bilecek, bilmiyorsa yazacak, kahveyi herkese tercih ettiği gibi getirecektir.
Onlar da "ne verirsen" içmeyecekler, "oğlum ben orta istemiştim sade geldi, git bunu yeniden pişir" diyeceklerdir.
Geç kalınca "bizim kahveler nerede kaldı, Yemen'den mi geliyor" diye soracaklardır. Hatta "kahveleri Dursun'a mı söylediniz paşam" diye gülümseyenler bile çıkabilecektir.
Canım, hani Atatürk sağ olsaydı dedik... Hep öyle demiyorlar mı? Onlar deyince ciddiye alıyorsunuz da biz söyleyince mi inanmıyorsunuz?
Geçen pazar günü yapılan referandumun özeti budur efendim.
Bursaspor-Valencia maçının da özeti budur.
Bursaspor kahve istedi, kahvesi geldi. Şimdilik ağzını şapırdatıyor, höpürdeterek içiyor, kahveyi hem fincan tabağına taşırdı hem de üstüne başına döktü ama zarar yok. Zamanla öğrenecek.
Bursaspor'u yenildiği için suçlayanlar, düne kadar Bursaspor'un Şampiyonlar Ligi'nde oynadığını rüyalarında bile görebilirler miydi acaba?
Kedinin kaplanlığını da göreceğiz. Anadolu ekonomisi dev adımlarla ilerlerken Anadolu futbolu "ilerlemeyebilemez"...
Bu arada dikkat isterim: Atatürk'ün kahveyi "az şekerli" içtiğini tesbit ederek bir tarihi gerçeği daha ortaya çıkarmış ve de Atatürk'ün kahvesini, onu "çok şekerli" içtiğini iddia eden vatan ve millet düşmanlarının elinden kurtarmış bulunmaktayız efendim!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.