Kadıköy’ün gariban çiçekleri
Kadıöylü kendini bildi bileli Roman çiçekciler süslerdi konservatuarın önünü...
Kadıköy’ün rengiydi çiçekciler. Türlü işve, bolca cilveyle rengarenk çiçeklerini satar, ‘sevdiceğine alasın be kuzum!’ diye diye hem gönülçalar hem elini kolunu, üç otuz paraya bir renk cümbüşüyle doldururdu evine gidenlerin...
Sonra, nedense, Kadıköy’ün bunca kargaşası, karmaşası ve de har gürü içinde, bu çiçekciler battı belediyenin gözüne. Ve onların başına dikilen zabıta, ‘pılınızı pırtınızı toplayın; tutun iskelenin yolunu!’ buyruğunu çaktı.
Ne yapsın garibanlar?..
Çaresiz, topladılar çiçeklerini ve Karaköy motorlarıyla dolmuşların kalktığı, rüzgâra açık, milletin iliklerini dolduran bir aralığa dizildiler. Hem kazançları buhar olup uçtu, hem de keyifleri rüzgârın tokadıyla kanatlanıp yok oldu.
Belediyeye bir türlü dert anlatamıyorlar.
Onun için bizim dükkana baş vurdular : “Ne olacak bizim bu halimiz be yahu?.. Yazasın iki satırcık; çare bulasın halimize!” dediler.
Valla ben yazarım yazmasına da, çare olur mu dertlerine bilemem.
Haa bir şey daha var söyledikleri.
‘Bayramdı, seyrandı’ diye diye belediye, çicekcileri kovaladığı yeni mekana da dört direk bir tenteden oluşan, mekanlar açıyormuş ikide bir...
Hadi kovaladın adamları, motorlarla dolmuşların arasına attın, bari bırak da orada satsınlar çiçeklerini değil mi?..
Yılda en az iki-üç ay bu gecekondu dükkancıklar yüzünden iş de yapamıyormuş bizim çiçekciler.
Selami Bey, benden sana bildirmesi; senin üstüne düşen de bu gariban çiçekci milletinin derdine kuılak vermek.
Nice kentten büyük bir ilçenin ta doruğuna bağdaş kurmuşun; garibanın elinden tutmak yakışır sana...
TIPKI FATİH SULTAN MEHMET’İN İSTANBUL KADISI HIZIR BEY ÇELEBİ’YE DEDİĞİ GİBİ “BURASI KADIKÖY... BURADA ÖNCE ADALET DAĞITACAKSIN!..”
KADIKÖY KADIKÖY...
Kadıköy, Osmanlı toprağına İstanbul’un fethinden çok önce, 1353 yılında, Orhan Gazi döneminde katıldı. Fatih’in İstanbul Kadısı Hızır Bey Çelebi’yi yörenin yönetimine getirene değin Kadıköy’ün adı Abbasilerin 781’deki işgali sırasında Gaziköy, Haçlı ordularını 1204’de ele geçirmesiyle ilk kurulduğu yıllarda olduğunca ‘Körler Diyarı’ yani ‘Kalkedonya’ oldu. Aslında Kadıköy’ün kuruluşu, İstanbul’un boy atmasından çok daha öncelere, MÖ 3000’e uzanır. Fikirtepe’de 1942 ve 1952 yıllarında yapılan kazılarda MÖ 3000’den kalma alet ve insan iskeletleri bulunmuştu. Moda Burnunda ise, Kalkedon kentinde, Fenikeliler’den kalma kandiller, vazo kırıkları, öküz heykeli, pişirilmiş balçıktan sakallı erkek başı, Kalkedonya Kitabesi’nin yazıldığı bronz levha çıkmıştı kazılardan. Neyse, biz gene dönelim Kadıköy’e bu günkü adını veren Kadı Hızır Bey Çelebi dönemine... Hepi topu sekiz yüz haneden oluşurmuş ilçe...
Evliya Çelebi Seyahatnamesi’ne göre ise 17. Yüzyıl’a gelindiğinde bir Müslüman, yedi Rum mahallesiyle altı yüz bağ ve sayısız yel değirmeni süslemekteymiş ilçeyi.
Merdiven Köy’de Şahkulu, Göztepe’de de Gözcübaba adlı Bektaşi Tekkeleri yükselmekteymiş.
Kadıköy, 18. Yüzyıl’dan sonra gelişip serpilmeye başlamış; yazlık semtler oluşmuş. Tanzimat döneminde Kızıltoprak’a, II. Abdülhamit’in Osmanlı tahtrında oturduğu yıllarda da Fenerbahçe’ye yerleşmeye başlamış halk. Köşkler, konaklar süslemiş bu iki semti de. Tanzimat döneminde belediye işleri İstanbul Şehir Emaneti’nden sorulurken, 1869’da Kadıköy, Üsküdar Sancağı’na bağlanmış.
İstanbul’un işgali sırasında İngiliz, Fransız, İtalyan ve Amerikan askerleri hem İstanbul’da hem de Kadıköy’de karakollar kurmuş. Ve bu acıklı hal ve gidiş, 6 Ekim 1923’e, İstanbul’un da Kadıköy’ün de kurtuluşuna değin sürmüş.
Kadıköy’ün ilçe oluş tarihi 23 Mart 1930’dur. Eskiden Erenköy ve Kızıltoprak, Kadıköy’ün iki bucağıydı. Bunlara daha sonra Merkez Bucağı da eklendi.
Kadıköy gerek yapılaşma gerek nüfusundaki inişli çıkışlı eğrisiyle büyük değişimler yaşayan bir ilçe. Eldeki verilere göre, 1940’da 57 bin kişinin yaşadığı Kadıköy’de, 2007 ‘deki adrese dayalı nüfus sayımına göre 750 bin kişi, ‘Kadıköylü’yüm’ demekteydi. Eğer Ataşehir ayrılmasaydı bu gün nüfusu milyonu çoktan devirmiş olacaktı. Bahariye, Mühürdar, Moda, Göztepe, Erenköy ve Bostancı 1950’lere değin, zenginlerin oturduğu bahçeli köşklerle donatılmıştı. Ancak bunlar çok seyrek bir yerleşim dokusu oluşturuyordu. Eskiden yazlık olan Göztepe, Erenköy, Caddebostan, Suadiye, Fenerbahçe ve Bostancı gibi semtler 1960’ların sonlarında yazlık niteliğini yitirerek kentleşmeye başladı. Ankara Asfalt’nın (E-5) çevresinde gecekondular oluştu. Derken 1965’te çıkarılan kat mülkiyeti yasası ve 1972 imar planıyla birlikte, Kadıköy’ün konakları, köşkleri ve vilları yok oldu. Çok hızlı bir apartmanlaşma başladı. Bağdat Caddesi ve demiryolunun iki yanındaki köşk ve villaların yemyeşil bahçelerinde, birbirinden çirkin apartmanlar yükseldi...
Bugün Kadıköy, İstanbul’un en büyük ve de en zengin ilçelerinden biri. Eski güzelliği, bağları, konakları, köşkleri, zümrüt yeşili bahçeleriyse çoktan tarih oldu. Tatlı huzur değil Kalamış’tan alınan, sadece ve sadece sinirleri bozan arabaların homurtusuyla bitip tükenmeyen korna sesleri...
Ee boşuna dememişler ‘Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer’ diye arkadaş...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.