Menderes'in kabrinde bir CHP genel başkanı...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Brüksel'de şöyle demiş: "Menderes'in kabrini ziyaret etmeyi neden düşünmeyelim arkadaşlar?
Koşullar uygun olursa, kabrini ben de ziyaret ederim. Menderes bu ülkeye hizmet etmiş bir insan. Saygıdeğer bir kişi. Bir siyasal mahkemede yargılandı ve idam edildi."
Bırakınız genel başkanı, bir CHP'liden hiç duymadığımız/duyamadığımız ifadeler bunlar. Yassıada mahkemelerinin siyasal bir mahkeme olduğunun kabulü bile, başlı başına bir dönüm noktası.
Başörtüsü konusundaki yaklaşımından sonra Sayın Kılıçdaroğlu'nun bu ifadeleri, toplumsal mutabakat ve CHP'nin büyük halk çoğunluğu ile barışması adına yeni bir dönemi işaret ediyor olabilir mi? Bir düşününüz, Menderes'in kabri başında Fatiha okuyan bir CHP genel başkanı... Türkiye'de gerçek manada bir yumuşama ve diyalog zemini için ne duygusal ve anlamlı bir mesaj olur...
CHP değişir mi? Çıkmadık canda umut vardır. Henüz sözde kalmasına rağmen, Kılıçdaroğlu böyle bir umudun varlığını hatırlatıyor.
Kılıçdaroğlu, bu fırsat için bir şans olabilir. Aidiyeti, konumu, müktesebatı ile Sayın Kılıçdaroğlu, zaten CHP'nin o halka tepeden bakan, elit bürokrat yönetici zümresini temsil etmiyor. Şahsı üzerindeki mutabakat, sadece CHP'nin içine düştüğü zor durumdan kurtulma telaşında, başka bir isim bulunamadığından dolayı... Fakat şu anda bunun bir önemi yok. Şartlar, demokratikleşme rüzgârı CHP'de bir değişimi getirebilir. En azından Kılıçdaroğlu ile bunu denemenin ne zararı var? CHP, değişim için iki temel hatadan vazgeçmek zorunda.
Birincisi, CHP demokrasiden yana taraf olmak zorunda. İttihat Terakki zihniyetinin Cumhuriyet'teki temsilcisi, askeri vesayet rejiminin siyasî payandası CHP'nin, demokratik bir tövbeye ihtiyacı var. Referandumda çıkan yüzde 58 "evet"in anlattığı yola girmeli CHP... Gerçekten halkın partisi olmalı. Ergenekon davasında avukatlık iddiasını artık bir kenara bırakmalı.
Bu ise köklü bir zihniyet değişimini gerektiriyor. CHP, artık iktidar olmak için askerden, yüksek yargıdan ve medyadan medet ummamalı. AB üyelik yolundaki bir Türkiye için barış, refah ve kalkınma projeleri ile halkın karşısına çıkmalı. Avrupa sosyal demokrat partileri gibi, özgürlüklerin genişletilmesi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü yolunda yeni ufuklardan bahsetmeli. Mesela iktidar olmak için AK Parti'nin kapatılmasını arzu etmemeli... Halkın iradesinden başka irade tanımamalı...
İkincisi, halkın inançları ve değerleri ile CHP barışık olmalıdır. Haccı alaya alan, Peygamberimiz'e ileri geri laf eden adamlar, CHP'nin yönetici koltuklarında oturamamalıdır. Bu konuda CHP'nin net tavrı olmalıdır. Eğer Önder Sav, o konuşmayı yaptıktan sonra en azından parti disiplin kuruluna sevk edilip cezalandırılsaydı, şimdi bambaşka bir CHP algısı olurdu.
Gördüğümüz kadarıyla CHP'nin temel problemi şudur: CHP, değişim ve demokratikleşme ile ilgili cesaretten yoksundur. Bir kararsızlık, ürkeklik içindedir. Kılıçdaroğlu'nun yaptığı çıkışlar CHP elitlerinden derhal tepki görmekte ve maalesef Kılıçdaroğlu geri adım atmaktadır.
CHP iktidar alternatifi olmayı ister mi, o da başka bir sorudur. Ancak karşımızdaki hakikat şudur: CHP, zihniyet ve Türkiye'nin meselelerine bakış açısı itibarıyla toplumun ve çağın gerisine düşmüştür. "İlle de bizim sözümüz geçecek, hükümet olmasak bile iktidar hâlâ biziz, bu ülkenin asli sahibiyiz ve bu ülke bizden sorulur" inadı devam ettikçe, CHP bir mum gibi eriyecektir...
Vesayet rejiminin siyasî muhafızı, statükonun zaptiyesi rolü ile CHP'nin yarınlar adına hiçbir şansı yok. 27 Mayıs'ların, 28 Şubat'ların, 27 Nisan'ların CHP'sine geleceğin özgür, demokrat ve ileri Türkiye'sinde hiç yer yok...
Türkiye'nin, halkı küçümseyen değil, halkı önemseyen CHP'ye ihtiyacı var. Türkiye'nin milletin değerlerini horlayan değil, o değerlere saygı duyan bin CHP'ye ihtiyacı var.
Bu, hüsnü zanla yapılmış bir tavsiyedir......
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.