“Kemalist devlet”ten “kemalist site”ye!
“La Turquie Kemaliste” 1930’larda yayınlanan propaganda amaçlı bir devlet dergisi idi. Parlak kuşe kağıda basılır, yabancılara bedava dağıtılırdı.
O zamanlar fransızca revaçta olduğu için bu dergi de fransızca idi. Bir propaganda dergisinde ne olması gerekiyorsa, bu dergide de o vardı. Türkiye Cumhuriyeti’nin yaptığı binalar, yollar, heykeller... Batıya dönük uygulamalar. Şehirlerin batılıların hoşuna gidecek kısımları, insanların en batılı görünümleri... Az zamanda çok işler yapıldığının resmi ve metni bu dergilerde idi.
O zamanlar Türkiye “zorunlu kemalist” idi. Çünkü 1928’de devlet partisi altı oku kemalist ilkeler olarak benimsemiş, 1937’de de devletin anayasasına dinin yerine bu ilkeleri koymuştu.
Türkiye tartışmasız “kemalist Türkiye” idi.
Devletin resmi ideolojisi vardı ve “din” muamelesi görüyordu.
M. Kemal Atatürk’ün vefatından sonra bu ideoloji, daha da keskinleştirildi. Çok partili hayata geçişten sonra, hele de 2. Dünya Harbi benzer milliyetçi ideolojileri tarihe gömmüşken, Türkiye de ideolojiyi bir kenara bırakmalıydı. Böyle olmadı. Türkiye’yi kontrol altında bulunduran merkezler, ideolojinin bu kontrolü kolaylaştırdığını düşünmüş olmalılar. Onlara göre kemalist olmayan Türkiye ya komünist olurdu ya da müslüman!
Batı ile Sovyetler arasındaki soğuk harbde, bir taraftan dine ihtiyaç hissedilirken, diğer taraftan resmi ideoloji dini baskı altında tutmak için kullanıldı.
Türkiye Sovyet sistemi çöktükten sonra dahi ideolojisini terk etmeye yanaşmadı. Çünkü bu ideolojiye dayanarak yöneten bir oligarşi vardı.
Dünya değişti. Daha da değişecek. Bu değişen dünyada kemalist ideolojinin insanlara söyleyeceği bir şey yok artık.
Devletçiliği dayatamazsınız! Milliyetçilik, karşı miliyetçilikler doğuruyor. Halkçılık bir türlü mahiyeti anlaşılamamış bir ilke.
İnkılapçılık ve laiklik ise iki dayatmacı ok! İnkılapçılık uzun müddet darbecilik olarak anlaşıldı. Laiklik de onun vazgeçilmez salçası (sosu) idi. İkisi birlikte servis edilirdi. Tek “cumhuriyetçilik” vazgeçilmezliğini koruyor. Fakat, demokrasi ihtiva etmeyen cumhuriyetçiliğin de sonu geldi.
Türkiye değişim zorunluluğunu 2000’li yıllarda derinden hissetmeye başladı. Ülkeyi tekrar kökten kemalist yapmak isteyen 28 Şubat’ı sandığa gömdü. Şeklen Türkiye kemalist devlet olsa da, fiilen böyle olması mümkün değil artık. Böyle olunca, kendini kökten kemalist hissedenler, gettoloşma eğilimine girdiler. Kemalist devlet olmayınca, “kemalist site”ler oluşturdular. “Site/cite-state” batı dillerinde “devlet” demek! Şehir devletinden türeme bir kelime!
Kemalist siteler saflığını koruyabilir mi?
Antalya’da böyle bir sitenin girişine site yönetimi tarafından ‘Çağdaş sitemizde çağdaş bir yaşam için kurallar’ yazılı bir pano konulmuş. Panoda yazılan kuralların birinci maddesi, ‘Laik- Demokratik- Atatürkçü düşünceye sahip olmak’, ikincisi ise ‘Çağdaş bir sitede yaşamaya hazır komşuluk ilişkilerine vakıf olmak’ olarak sıralanıyormuş. 13 maddeden oluşan bu kuralların diğer 9’u ise aidat ve temizlik kurallarıyla ilgili imiş...
Bir site sakini hanım “Az önce namazımı kılarak evimden çıktım. Benim yaşam tarzım kimseyi ilgilendirmez” demiş.
Anlıyacağınız, kemalist devlet gibi tam kemalist site de mümkün değil!
Kitap hattı:
Andolsun Aşka. Cumali Ünaldı Hasannebioğlu’nun bütün şiirleri. Cumali Ünaldı, 1970’lerin ele avuca sığmaz şairlerinden. Onun Hareket veya Düşünce’de yayınlanan şiirleri dillerden düşmezdi. Şiirlerinde his kadar fikir de keskindi. 430 sayfalık kitapta, o yılların şiirleri yanında, son yıllarda yazılmış olanlar da var. 1983’de yazdığı Tutanak şiirinde “Hodri ölüm, bre ölüm, ölüm ey!” diye kükreyen şair, 2008’de yazdığı bir şiirde şöyle söylüyor:
Ben bilerek hayata cinas kelimeler seçtim
Doğdum, yaşadım, gördüm, ölüme düğünle geçtim.
Beyan Yayınları güzel şiirleri güzel bir kitapla okuyucuya sunuyor.
(Beyan Yayınları, (0212) 512 76 97, [email protected])
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.