Yardımlaşma var, istismar ve minnet yoktur
Devletin Sosyal Yardımlaşma Fonu sayesinde yoksullara maaş bağlaması, yerel yönetimlerin yoksullara gıda, yakacak, giyecek vb. dağıtması, Müslümanların zekat ve fitre vermesi, tasaddukta bulunması (Allah rızası için dinen de mecbur olmadığı yardımı yapması) bazı çevrelerin hoşuna gitmiyor; asıl sebebin başka olması ihtimali de var, ancak onlar, bu çeşit yardımın (onların diliyle sadaka kültürünün) istismara açık olduğunu ve insan onurunu zedelediğini söylüyorlar.
Yoksullara yardım eden, yani dini kaynaklardaki adıyla sadaka veren, tasaddukta bulunan kimselerin, bu yardım sayesinde nüfuz kazanmak, yardım ettiği kimseyi minnet altında bırakmak, ona istemediği şeyleri yaptırmak istemesini, sadakayı buna alet etmesini, böyle bir niyeti ve davranışı İslam çirkin, ahlaka ve dine aykırı bulmakta ve şiddetle menetmektedir. Şu halde bir Müslümanın sadakayı (yoksullara yaptığı yardımı) kötü maksatlarla kullanması, Allah rızası dışında bir maksattan hareket etmesi caiz ve mümkün değildir. Ayrıca İslam'da zekat gibi farz olmayan yardımların gizli yapılması, "sağ elin verdiğinden sol elin bile haberdar olmaması" istenmiş, böylece hem verenin ibadet duygusu, hem de alanın onuru korunmuştur.
Türkiye'de İslam'ın yayılıp güçlenmesine, toplum hayatında daha etkili hale gelmesine, çeşitli saiklerle karşı olanlar, İslami sadaka kavram ve uygulamasını farklı yorumlayıp kötü maksatlarına alet ediyor, bu manada "tasadduk ibadet ve kültürümüzü" istismar ediyorlar.
Onlara göre devlet -yine varlıklı olanlardan aldığı vergilerle- vatandaşına, geçineceği kadar yardımda bulunursa bu onur kırıcı olmuyor, ama yardımı doğrudan vatandaşlar veya yerel yönetimler yaparsa onur kırıcı oluyor ve siyasi rant sağlamada kullanılıyor!
Gerek şahısların ve gerekse kurumların yoksullara yaptıkları her yardımın arkasında kötü niyet ve maksat aramak arızalanmış bir ruh halinin tezahürüdür. Yoksulların tespitinde elbette onur kırıcı olmayan yöntemlere başvurulmalıdır. Batı'da mesela işsizlere para veriliyor, ama bunun için önce işsizin tespit edilmesi gerekiyor. Devletin sosyal yardımı da bütün vatandaşlara değil, bir şekilde tespit edilen ihtiyaç sahiplerine oluyor. Devletin vatandaşlara yardımı, daha ziyade, yardıma muhtaç olmayan vatandaşlardan topladığı vergi ile oluyor. İstenirse bu uygulamanın da istismar edilebileceği açıktır.
Türkiye'de devletin imkanları sınırlı olduğu için, onun yaptığı sınırlı yardımlara, Müslüman halkımız ile bazı kuruluş ve kurumlar da katkıda bulunuyor. Bu yardımların nice açları doyurduğunu, nice dertlere deva olduğunu bir yana bırakıp iktidara sağladığı menfaati -eğer varsa- ön plana çıkarmak insaf ile yoksul ve yoksulluktan yana tavır almakla bağdaşmaz.
Şu bilgiyi de eklemekte fayda var:
İslam'da tasadduk farz (mecburi) ve nafile (isteğe bağlı, sevap için yapılan) şeklinde ikiye ayrılır. Mecburi olan tasaddukun en önemlisi zekattır ve devlet bu vazifeyi gereği gibi üstlendiği sürece devlet tarafından toplanır ve ihtiyaç sahiplerine verilir. Raşid halifeler döneminde bütün vatandaşlara, devletin gelirinden maaş bağlama uygulaması da yapılmıştır. Devlet yardımından gayr-i Müslim vatandaşlar da istifade etmişlerdir.
Laik ülke "ibadet vergi ve yardımlar" ile ilgilenmiyor, bu sebeple Müslümanlar vakıf ve dernekler kuruyor, yardımları topluyor ve yerine ulaştırmaya çalışıyorlar. Bu dernek ve vakıfların sıkı bir şekilde denetlenmesi, istismarın ve bir iğnenin bile haksız harcanmasının engellenmesi elbette gereklidir. Ama "tasadduk" uygulamamıza "istismar" bahanesiyle karşı çıkmak bir başka istismardır.
İslami inanç ve anlayışa göre yoksullara yapılan yardım "onların hakkı olup zenginler elinde emanet olanı" sahiplerine ulaştırmaktır; veren Allah'tır, alan da hakkını almaktadır; ortada minnet ve istismara yer yoktur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.