Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Bildiğim türküyü çığırıyorum

Bildiğim türküyü çığırıyorum

Ben de isterdim şöyle “hayata dair” dedikleri türden yazılar döktürmeyi... Gidip görüp eğleştiğim mekânları yazmayı, sanat konusunda ahkâm kesmeyi, ukalalık yapmayı, düşman çatlatmayı...

Benim kalemim değil...

Daha doğrusu, zamanı değil...

Hele “siyaset kurumu” inisiyatifi iyice bir ele alsın, devletin derinliklerinde yuvalanmış “kazurat takımı” temizlensin, onurlu bir ülkenin “onurlu ve başı dik vatandaşları” haline gelelim, ondan sonra...

O zaman Fazıl’ın yapıp ettiklerinden girer, Bedri’den çıkarız... Faulkner’ı bırakır, Saki’ye ve Borchert’e dalarız; “ne güzel öykülerdi onlar” deriz... Kâmuran Şipal’in hakkını teslim ederiz... Tarık Dursun Kakınç’ın da mutlaka okunması gerektiğini söyleriz... “Bu ülkeden Bekir Büyükarkın diye büyük bir romancı geçti” deriz... “Şehrin silueti” gibi laflar ederiz.

Bu arada, “hayata dair” lafından tiksinti duyduğumu açıklayayım da, duygusalcı arkadaşlar yakamdan düşsün.

Ben bildiğim ve “elzem” olduğuna inandığım konuyu yazmak istiyorum...

Ezberlediğim türküyü çığırıyorum...

Ben buyum...

Konu, Kemal Bey’deki, nereden zuhur ettiğini bilemediğimiz “anayasayı değiştirme” sevdası...

Daha iyisini, daha demokratını, “Avrupalılarca daha beğenilenini” yapacakmış da, muarızlarından yardım istiyor. Hem de, seçim sathı mailinde... Hem de referandum yenilgisi üzerine...

Daha iyisi teklif edildiğinde aklı nerelerdeydi acaba?

Bakalım, “daha iyisi” dediği şey, gerçekten de iyi mi?

Bu iş, askere postmodern darbenin kapılarını açan 35. madde önerisine benzeyecekse, hiç kalkışmasın... Var olanla yetinip, istikbaldeki değişikliği bekleyelim.

Fakat, ülkeyi kurtarma misyonuna soyunmuş ve “temiz toplum”, “temiz siyaset”, “demokratik standartlar”, “daha iyi bir anayasa” isteyen Kemal Bey’in bazı sorulara açık, anlaşılabilir ve net cevaplar vermesi gerekiyor...

Hayır, “başörtüsü sorunu”ndan sözetmiyorum.

Bu konudaki samimiyetini ya da samimiyetsizliğini biliyoruz... “Biz çözeceğiz. Arkadaşlar üzerinde çalışıyor” oyalamasına da karnımız tok.

Bir aralar, “sosyal demokrat” düşüncenin esas itibariyle burjuva değerlerinden türetilebileceğini, klasik CHP devletçiliğiyle ödeşmeden “sosyal demokrasi”nin tesis edilemeyeceğini savunurlardı... YDH’ya trampa yaptığı günlerde, böyle laflar ederdi Kemal Bey.

Hâlâ o görüşte mi?

Merkez-siyaset ilişkilerini nasıl tanzim etmeyi düşünüyor? Bir “moda tasarımcısı” gibi çalışan Sencer Ayata aklını mı devreye sokacak?

Mesela elinde bir demokratikleşme programı, bir siyasi partiler kanunu tasarısı var mı?

Kürt meselesini nasıl halletmeyi düşünüyor?

Genelkurmay’ın demokratik ülkelerde olduğu gibi Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması konusunda ne öneriyor? Selefi Baykal gibi, ordunun, “sivil kamuoyunun oluşmasına katkı sağlayan önemli bir baskı grubu” olduğu inancında mı?

Ekonomiyi nasıl hale yola koyacak?

İşsizliği nasıl ortadan kaldıracak? Enflasyonu hangi rakamda sabitleyecek? İç ve dış borçlarımızı nasıl ve hangi kaynaklarla ödeyecek? Finans sorununu nasıl çözecek?

Daha da önemlisi şu:

Devleti, yeniden “vatandaşın devleti” kılacak ne tür bir esas teşkilatı getirecek?

Bunları bilelim...

Bilelim de, “yeni anayasa” konusundaki ciddiyetini ona göre değerlendirelim...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi