İki farklı karakteri var Beşiktaş'ın... Topla çok oynadığı ve rakip üzerinde baskı kurduğu zamanlarda, gol yollarını açmakta zorlanıyor. Örnek; CSKA Sofya ile Antalya maçları! Ve dün akşamki maçın ilk yarısı... Böyle durumlarda Quaresma hücum yükünün yüzde 70'ini üstleniyor. Doğal olarak da tek bacaklı hücumdan pek iş çıkmıyor. Fakat maçın belli bir bölümünde rakip güven kazanır ve topa sahip olmak isterse siyah-beyazlılar bambaşka bir karaktere bürünüyor. Hızlı ve derin paslarla oynamaya başlıyor. Böylece atılan ve kaçırılan gol pozisyonları da çoğalıyor. Viyana'da ikinci yarının başında Hakan'ın kalesinde gördüğü top bu bakımdan talihsizlik değil, bir talihti!

***
Ne garip! Maçın başlarında Quaresma çaprazdan ceza sahasına girip şahane bir şut atmış ama top gidip direği bulmuştu.
İkinci yarının başında Rapidli Veli Kavlak hemen hemen aynı işleri yaptı, aynı açıyı buldu, vurdu ve gol oldu. Veli Kavlak dedim de... Bence rakibin en iyi oyuncusuydu... Neden peki? Yetenekleri ve çalışkanlığından mı? Evet! Siyah-beyazlıların sağ kanat savunmasındaki derme çatmalığının oluştuğu tabloda rol oynadığını söylemek gerek. Maç başında Schuster orada bek olarak İbrahim Toraman'ı koyar, önünde Hilbert oynar diye düşünüyorduk. Zapotocny kulübede olunca iş değişti. Tüm yük tek başına Hilbert'in üstüne bindi.

***
Quaresma'nın erkenden sakatlanıp çıkışı korkutmuştu!
Bir de Ernst'in sahneye çıkışı vardı ki...
Yaptığı her hareket rakibi oyundan düşürdü; her pası hücuma kapı açtı. Gidip kestiği toplarla da arkadaşlarını rahatlattı.
Eğer Beşiktaş Avrupa Ligi'nde kendi sahasında oynayan rakibin, zaman zaman ikinci sınıf takım gibi görünmesini sağlayacak kalitede bir futbol ortaya koyabilmişse, bu tabloda Ernst'in payı büyük...

***
Anlamadığım bir şey var!
UEFA Avrupa Ligi maçlarında hakem sayısı fazla ama hakem hatası daha fazla!
Her UEFA maçında bunu görüyorum ya; bu seferki biraz tuhaftı. Açık ofsaytları bile göremeyen yardımcı hakemler ve maça odaklanmayıp kafasına göre takılan bir hakem vardı sahada.