Tehlikeli ilişkiler
Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı Ven Ciabao’nun ülkemizi ziyareti ve yapılan anlaşmalar memnuniyetle karşılandı. İki ülke arasındaki ticarette ülke paralarının kullanılması ve doların devre dışı bırakılması ayrıca sevindirdi. Bana göre bu ziyaret ve varılan mutabakatlar bazı riskler taşıyordu.
Başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler Çin ile ticari ilişkilerini sınırlandırmak isterken bizim bu kapıyı sonuna kadar açmamız hangi sonuçları yaratır? Çin bu sınırlandırmalara karşı yeni pazarlar aramaktadır. Gerçi Türkiye için öngörülen ticaret hacmi Çin için çok önemli değildir ama bu yakınlaşmanın getireceği siyasi yararlar vardır. Çin ihracata dayalı bir ekonomi politikası izlemektedir ve yeni pazarlara ihtiyacı vardır. Ortadoğu bu hedefe uygundur ve böylece Rusya’nın tek petrol ve doğalgaz sağlayan ülke olması da önlenecektir. Çin Türkiye’yi Ortadoğu’ya yönelik bir atlama taşı olarak kullanmak istemektedir.
Çin ekonomik olarak kalkındıkça iç talep artacak ve kendi doğal kaynakları hammadde ve özellikle tarımsal ihtiyacını karşılayamayacaktır. Bu açığı kapatmak için Çin ve Hindistan Afrika’yı gözüne kestirmiştir. Türkiye buraya açılan bir kapı olarak görülmektedir.
Anlaşmalar ticari ilişkilerle sınırlı değildir ve Çin stratejik ortak kabul edilmektedir. Bu durum, başta ABD ve Rusya olmak üzere, diğer güç odakları tarafından olumsuz karşılanacaktır. Birçok kişinin Rusya ile Çin’i yakın görmesi yanlıştır ve Rusya için tek tehdit Çin kaynaklı olabilir. ABD Çin’i bir tehdit olarak saymamaktadır ama yeni ekonomik anlayışı Çin’in sınırlandırılmasını gerektirmektedir. ABD’nin çok büyük dış ticaret açığının önemli bir bölümü Çin kaynaklıdır ve ABD bu açığı kapatmaya çalışmaktadır. Çin parası Yuan’ın değerlendirlmesini istemesi ve ithalata bazı sınırlamalar koyması bu amaca yöneliktir. ABD dış ticaret açığını kapatırken mahrum kalacağı malları içerde üretecek bir strateji izlemekte, küçük işletmelere kredi desteği sağlamaktadır.
ABD’nin İran’a yönelik sertlik politikasının nedeni nedir? Eğer rejim sorun olsaydı başta Suudi Arabistan olmak üzere diğer İslam cumhuriyetlerine de aynı tavrı takınması gerekirdi. Rusya’nın yakın ilişkiler içinde olduğu İran’a karşı giderek olumsuzlaşan tavrının arkasında da aynı neden vardır. İran Çin’le yakın ilişki içindedir ve bu durum her iki ülkeyi de rahatsız etmektedir.
Türkiye’ye yönelik eksen kayması iddiaları Ortadoğu’ya yönelmesinden kaynaklanmamaktadır. Bölgede etkinliğimizin artmasını, başta ABD olmak üzere, bu iddiayı ileri sürenler de istemektedir ama bunun temel şartı onlarla aynı politikaları izlememizdir. Eğer hem bölgede etkin olur hem de yeni büyük güç odağı olmaya çalışan Çin ile birlikte olursak buna göz yummazlar. Zaten bize yönelik eleştirilerin temelinde İran’la ilişkilerimiz vardır.
Amacım Çin’le ilişkilerimizin yanlış olduğunu söylemek değildir. Sadece bunun yaratacağı sonuçları anlatmaya çalışıyorum. Bir örnek durumu açıklamaya yardım eder. Cumhurbaşkanımız Çin’i ziyaret etti ve Urumçi’de Çinliler’le Türklerin dost olduğunu söyledi. Bir hafta sonra bölgede kan aktı ve düşmanlığımız tescil edildi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.