Çin çarpması!
Garib tecellî. Çin Başbakanı Wen Jiabao’nun Türkiye ile devâsâ anlaşmalar imzâladığı gün Norveç Başkenti Oslo’daki Nobel Komitesi yıllardır zindanlarda süründürülen Çinli insan hakları mücâhidi Liu Xiabao’ya 2010 Yılı Nobel Barış Mükâfâtı’nı (Ödül değil! O pehlivanlara verilir!) tevcîh ediyordu. Böylece 75 yıl önce Karl von Ossietzky’den sonra ilk kez olarak yine hapisdeki biri bu şerefe lâyık görülüyordu. Asıl konuya devâm etmeden önce şu husûsa dikkat çekeyim: Çinlilerde ve daha pek çok Doğu ve Orta asya kökenli kavimde soyadları başa, ünvanlar sona gelir. Macarlar ve Türkler de buna dâhildir. Ama biz sonraları “evropâî” olmaya karar verdiğimiz için değiştirdik o başka. Bu bakımdan doğrusu bâzı gazetelerimizin yazdığı gibi Çin Başbakanı “Sayın Jiabao” değil “Sayın Wen”dir.
Her neyse, Sayın Wen ve Sayın Erdoğan Ankara ve İstanbul’da Liu Xiabao’nun bu mükâfâtı almasını bahis konusu etdiler mi bilmiyorum. Fakat bu karar Pekin’deki yöneticilerin fenâ halde canını sıkmışa benzer. Nitekim Liu’nun Pekin’deki cezâevinden alınarak derhâl 500 kilometre kuzeydoğudaki bir taşra cezâevine nakledilmesi de bunu gösteriyor. Herhalde “Gözden ırak, gönülden ırak” fehvâsından meded umuyorlar.
Pek çok gazetemizin bu olayı ancak iç sayfalarından ve çok küçük olarak görmesi benim için sürpriz olmadı. Eğer karısı mini etekle bankda otururken görüntülenseydi emînim ki manşetden verirlerdi.
Olay haber olarak dahî önemsenmeyince dün sütun yazarlarının bunu es geçmesine de şaşmamak lâzım. Tek istisnâ İbrahim Kiras’ın “Çin Bilmecesi” başlıklı o yetkin ve derinlemesine analizi oldu. Henüz okumamış olanlara harâretle tavsiye ederim.
Tekrâr olmasın diye bizzat paylaşdığım o görüşleri burada özetlemeyerek ilâve bir husûsa değinmek istiyorum:
Münâsebetlerini “stratejik ortaklık” düzeyine yükseltmek isteyen iki ülkenin “terörle mücâdele konusunda da işbirliği”ne gitmesi planlanıyormuş.
Bunu okuyunca irkildim. Zîrâ “terör” ve “terorizm” kavramları Çin gibi bir koyu dikta rejimiyle Türkiye gibi hâlâ dikta rejimi izleri taşımakla berâber daha ziyâde demokratik bir ülke tarafından çok farklı şekillerde târif edilir. Hattâ Türkiye’nin terör kavramıyla Batılı “ileri” demokratik ülkelerin terör kavramları bile farklıdır. Öyle olduğu içindir ki Türkiye İsrâil için “terorist devlet” ifâdesini kullanmakda tereddüd etmezken bir ABD yâhut Almanya’ya aynı şeyi söyletmeniz muhâldir.
Benim Çin bakımından endîşem Türkiye’nin böyle bir işbirliğinde fevkalâde zor durumlara düşebileceği tehlikesinden ileri geliyor.
Biz “terör” derken PKK ve türevlerini anlıyoruz ama Çin Tibet ve Doğu Türkistan’ı anlıyor. Hattâ Nobel Mükâfâtı’nı alan Liu Xiabao bile Çin nezdinde bir teroristdir.
O bakımdan Türkiye Çin’le ekonomik işbirliğine giderken “Ama Uygur amcazâdelerimizi ve Tibetli insan kardeşlerimizi yoketmekden vazgeçin!” derse ve Çinliler de “Ama onlar terorist. Asıl siz size sığınan Doğu Türkistanlıları bize teslîm edin ki benzetelim.” cevâbını verirse ne olacak?
Bence işbirliği iyi ama bu konular paranteze alınsa daha da iyi.
Sonra adamı Çin çarpar!