Sayın Ali Suat Ertosun, “Yahu biz mi Vakit’te yazıyoruz, Vakit mi bizde”, başlıklı yazımda şahsına yönelik gerçek dışı iddialarda bulunduğumu ve kamuoyunu yanıltıcı yorumlara yer verdiğimi yazıyor, dün elime geçen mektubunda. Beni de resmen azarlıyor, kendisini karalamaya yönelik sistemli bir kampanyanın parçası olmakla suçluyor!

“Anadolu’da Vakit gazetesinde Yener Dönmez imzasıyla yayınlanan “Hazır Nöbetteyken Kuban Silivri’yi de Boşaltsın” başlıklı yazı ile ilgili olarak başlangıçta ve soruşturma aşamasında herhangi bir başvuruda bulunmadım. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından dava açılmasından sonra Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesinin yazdığı talimat üzerine verdiğim dilekçe ile şikayetci olduğumu ve davaya katılma isteminde bulunduğumu belirttim. Söz konusu dava basın yoluyla kamu görevlisine hakaret ve yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçlarından resen yapılan soruşturma sonucunda açılmıştır. Gerçekler böyle iken bilgime de başvurmadan söz konusu suçlayıcı yazıyı kaleme almanız, Gazetenizin şahsımı hedef alan karalamaya yönelik sistemli kampanyasının yeni bir ürününden başka bir şey değildir.

“Geri kalan kısımları doğru olan iddianamede “Anadolu’da Vakit” yerine “Star” yazılması gibi yargılama aşamasında her zaman düzeltilebilecek insani ve çok küçük bir hatayı büyüterek, bundan yargıya hal ve gidiş notu verilmesini istemeniz ve üyesi olduğum HSYK’nın kendine çeki düzen vermesi gerektiğini açıkça ortaya koyduğu sonucuna nasıl vardığınızı da anlamak mümkün değildir... Her türlü yasal hakkım saklı kalmak kaydıyla 5187 sayılı Basın Kanununu 14ncü maddesi uyarınca, bu cevabın ilgili yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda yayınlanmasını rica ederim.

Ali Suat Ertosun

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Üyesi

Adalet Bakanlığı Ek Bina Kat;1

Milli Müdafaa Caddesi No:22 ANKARA”

Sayın Ertosun, yazınızı isteğiniz üzerine, yasal bir zorunluluğum olmamasına karşın, gazetemin ve benim, her türlü görüşe duyduğumuz saygıdan ötürü aynen yayınladım. Basın Yasasında, beyefendi, davalar eser sahipleri, yani yazıyı yazan ya da yayınlayan hakkında açılır. Bu davada “Vakit” gazetesiyle “Star” gazetesi birbirine karıştırılıyor, yazıyı yazan kendi gazetesinden alınıp “Star” gazetesinin beşinci sayfasına oturtuluyor ve bu “çok küçük bir hata” oluyor! Sonra da “yargılama aşamasında her zaman düzeltilebilecek” diye de ekliyorsunuz. Peki neden iddianame yazılırken Star gazetesi yazılıyor? Örneğin Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet, Posta vb., yazılmıyor? Bunun nedenini hiç düşündünüz mü beyefendi? Biraz düşünün, eğer bunun “çok küçük bir hata” olmadığı ve önyargılı bir davranışın sergilendiği kanısına varırsanız, yeni bir yazı lütfedin. Saygılarımla beyefendi....


TEK SORUNUMUZ KALDI O DA HİCABİ DURSUN!!

Anayasa Mahkemesi’nin yeni üyesi Hicabi Dursun’un yaşıyla ilgili saçma sapan tartışma, bir bardak suda fırtına koparmaktan öte bir anlam taşımıyor.

Sorun Hicabi Dursun’un Anayasa’daki 45 yaş koşuluna uyup uymadığıyla ilgili. CHP, Dursun’un seçimini iptal etmek için önce TBMM Başkanlığına, sonuç alamazsa da yargıya gidecekmiş.

Aslında CHP’de bal gibi biliyor ki, 45 yaş sınırı Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay’dan seçilecek üyeleri kapsamıyor. Neden? Çünkü oralara seçilmek için zaten belli bir yaş ve belli bir süre çalışmış olma zorunluğu var. Yani bu kurumlara seçilenler belli bir yaşın altında olmayacaklarından, onlara, Anayasa Mahkemesi Üyeliği için ayrıca bir yaş sınırı getirilmiyor!

O zaman CHP niye kazan kaldırmakta?

Çünkü Hicabi Bey kimsenin adamı değil! Çünkü Hicabi Bey yasa ne derse onu uygulayan bir hukuk anlayışına sahip. Çünkü Hicabi Bey eftyen püften nedenlerle parti kapatılmasına, yasa iptaline eyvallah demeyecek bir anlayışa sahip.

Ve en önemlisi Hicabi Bey, yasadışı ve keyfi davranışları gördü mü hicap duyabilecek yapıda bir hukuk adamı!