Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Hatıralarını yaz güzel abi!

Hatıralarını yaz güzel abi!

Yok, abi! Bu böyle olmayacak..
Hatıralarını yazacaksın!.. Erbakan, Türkeş, Demirel, Özal, siyaset, bürokrasi, derin devlet, DPT, Milli Güvenlik Akademisi..
Bana kalırsa Hasan Celal Güzel, Türkiye’nin hem sivil, hem siyasi hafızasıdır..
Yine bana göre, ulusal Ombudsmanlık, en çok ona yakışır..
Özal’ın arkasındaki beyin oydu. Birçok olayda onun tanıklığı vardır. Bilgisi vardır..
Muhsin Yazıcıoğlu, işin öteki yüzünü iyi biliyordu, Hasan Celal Güzel beriki yanını iyi bilir..
Eşi diplomattır. Onun için diplomasi de aile kültürü içinde farklı bir boyuta sahip.
Osmanlı Tarih Külliyatı, Yeni Türkiye dergisi, Hasan Celal Güzel’in tarih ve siyaset kültürü yanından entelektüel birikimini de ortaya koyar..
O şimdi bir gazetenin yazarı. Yani basın camiasını da iyi tanır.. Medianın dönme dolabından da geçmiştir yani..
Anadolu’yu adım adım dolaşmıştır. Anadolu insanını da bilir..
Bizim STK’ları da bilir..
Bazen bu kadar bilgi ve ilgi, kişisel kariyer açısından işe yaramıyor.. Bilen adamı kontrol etmek, yönetmek, daha fazla bilgi ya da tevazuyu, hikmeti gerektiriyor.. “Kurtarıcı rol üstlenen tek adam” rejimlerinde akıllı olmak, dürüst olmak, bilgili olmak, cesur olmak her zaman işe yaramıyor.. Herkes “muti” adam arıyor. Onlara fikrini soran yok, söyleneni anlasınlar yeter. Bir de “İşittik ve itaat ettik” dememizi istiyorlar.. Cesur insanlardan, gözükara insanlardan korkuyorlar. Hele bir de itaat etmeyen cinstense..
Onun için siyasette, zeka, bilgi ve cesaret seviyesi düşüyor..
Hasan Celal Güzel’in, Özal’ın yanında bile tutunamamasının sebeblerinden biri de bu. Sonuçta ANAP’ın nerelere savrulduğunu ve ne hallere düştüğünü bilmeyen yok sanırım.
İşin daha da ilginç yanı, Hasan Celal Güzel bugün Radikal gazetesinde yazıyor..
Hasan Celal Güzel’le her konuda anlaştığımı sanmayın. Mesela Irak konusunda çok farklı uçlardayızdır.. Ama hepsinden öte ve önemli olan iman müşterekliğimiz var.. Aynı imana sahip olmamız, her zaman, her konuda aynı şeyleri düşündüğümüz anlamına gelmiyor.. Müşterek bir fikre sahip olduğumuzda, birlikte hareket ederken, farklı görüşlere sahip olduğumuzda birbirimizi anlamaya çalıştık ve sabretmeye çalıştık birbirimize..
Ben öyle her zaman, her konuda hoşgörülü değilimdir. Bana göre sabır, tahammül, anlayış, empati, hoşgörüden daha önemlidir..
Hasan Celal Güzel artık her insan gibi yaşlanıyor.. Büyük yolculuğa çıkmadan hatıratını yazmak zorunda. Yazmadan giderse, öbür tarafta iki elim yakasında olur..
Bizim yaşadığımız güçlükler, bizden sonrakiler için baht kaynağı olmalı..
Bizler tarihin yaşayan tanıklarıyız.. Tarih, övgü ya da sövgü kitabı değildir, tecrübeler birikimi ve ibret dersidir..
Özeleştiri de yapmalıyız.. “Nerede yanlış yaptık” sorusunu da sormamız gerek..
Bana kalırsa, H. C. Güzel’in anlatacakları, bir dönemi önemli ölçüde aydınlatır.. Eğer tabiî, gönül, hatır, “devlet sırrı” diye bir bahanenin arkasına saklanıp, bazı gerçeklerin üstünü örtmezse.. Ama sanmam. Yazar.. Hakk’ın hatırını, arkadaş hatırının önüne koymak gerek..
Yazacakları Hanefi Avcı’nın yazdıklarından daha önemlidir. Birçok tartışmaya da açıklık kazandıracak derinlikte olur diye düşünüyorum yazacaklarının..
Mesela iktidar için, toplum için, hatta yargı için yön, yol ve yöntem gösterici olabilir anlatacakları..
Hasan Celal Güzel, bunu düşünmüş olmalı. Yazıyor olmalı aslında hatıralarını, ama ben biraz da üzerinde “mahalle baskısı” örgütlemek için yazıyorum bütün bunları..
Ondan “siyasetname” tadında bir hatıra, “pendname” tadında “siyasi bir vasiyet” bekliyorum.. Bu aynı zamanda, yaşadığı ömrün bir zekâtı ve genç nesillere hikmet yüklü bir manevi miras olacak..
Hasan Aksay yazdı, konuştu. Yine yazacaktır diye düşünüyorum. Süleyman Arif Emre de. Aslında herkes bu manevi sorumluluk altında ve artık yayınlama sorunu yok. Çünkü internet var.. Keşke Erbakan da yazsa.. Kimbilir; belki Muhsin Yazıcıoğlu da yazmıştır belki ve bir gün onun yazdıkları da ortaya çıkar.. Demirel yazar mı bilmem. Ya da mesela Özkök.. Göreceğiz.. Yaşadığımız hayatın sırlarını çalıp öbür dünyaya kaçanlar, orada, esasen topluma ait olduğu halde gizledikleri, sırtlarında taşıdıkları bilgi ve belgelerle sanık sandalyesine oturacaklar..
Mezara gömülen birçok sır, gerçek hayata uyandıklarında başlarına bela olacak.. Hiçbir sır nihan kalmayacak.. Çünkü Kiramen Katibin, her şeyi yazmaktadır. Ve olanları Allah (c.c.) görmekte, duymakta, bilmektedir. Selam ve dua ile..


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi