Hayrettin Karaman

Hayrettin Karaman

Başörtüsü temalı eski hikaye

Başörtüsü temalı eski hikaye

İyi niyetli siyasetçileri uyarıyorum. Ne zaman bir seçim yaklaşsa başörtüsü konusu "bir oy vasıtası" olarak ele alınıyor; çözüme yanaşmadan olmayacak teklifleri çözüm diye öne sürenler bir yanda, laiklik adına başörtüsüne karşı çıkanları tatmin ederek oy almak isteyenler öte yanda başörtüsü sakızını çiğnemeye başlıyorlar.

Bir de ideolojik muhalefet (İslam karşıtlığı) var. Bunlar da ufukta bir çözüm ihtimali görüldüğünde harekete geçiyor, işi içinden çıkılmaz hale getirmek, kilitlere yenilerini eklemek için başörtüsü konusunu tartışma alanına çekiyorlar. Seçimlerden sonra yeni bir anayasa hazırlanacak ve bu anayasada mümkün olduğu ölçüde demokarsi dışı unsurlar bulunmayacak ya, bu durumda başörtüsü yasağı da anayasaya aykırı olacağı ve mesele çözüme kavuşacağı için (bundan korktukları için) harekete geçiyor, "tehlike" kapıya geşmeden tedbir almaya çalışıyorlar.

Öyle görünüyor ki, orta öğretimde okuyanlar ve kamuda hizmet verenler için başörtüsü yasağının kalkmasına muhalefet rıza göstermiyor. Böyle olunca da –yalnızca üniversite öğrencileri için- yasağın kalkması din hürriyetini sağlamıyor ve başörtüsü mağdurlarının yarasına merhem olmuyor; yani mesele çözülmüyor. Selden kütük kapmaya (başörtüsünü istismar ederek oy almaya) yönelen siyasetçiler şunu iyi bilsinler ki, bu yarım çözüm, bu "mış gibi yapmak" mağdurları ve dindarları üzüyor, öncüleri hakkındaki zanları iyiden kötüye çeviriyor. İktidar da bunu görmeli ve tekrar oyuna gelmemeli, köklü çözüme yanaşmayanlarla ulaşmamalı, çözümü yeni anayasaya bırakmalıdır.

Kimse aksini düşünmesin, bu millet kimin, neyi, niçin istediğini ve yaptığını iyi biliyor, iyi anlıyor, sandık başında da ona göre davranıyor!

Kendileri Kur'an dilini bilmeyen, ilahiyat tahsili görmemiş ve özellikle usul okumamış bazı yazarların ve çizerlerin "başörtüsünün dindeki yeri" konusunda ahkam kesmeleri hanelerine yazılacak ayıp ve kusurdan başka bir sonuç doğurmaz.

Adama bakar mısınız!?

"Başörtülerinizle yaka ve göğüslerinizi de örtün" mealindeki ayeti, "başınızdan alın da onunla göğsünüzü örtün" şeklinde anlamaya, yorumlamaya çalışıyor.

Biri diğerine "Etekliğinle dizlerini ört" dediğinde bundan "etekliğini çıkar veya aşağıya çek, üst tarafın açılsın, dizlerin örtülsün" manasını anlamak ne kadar absürd ise o anlayış da o kadar saçma!

Bir kimsenin böyle bir yorum yapabilmesi için Kur'an'ın bugün, o yorumu yapana gönerilmiş olması gerekir. Böyle olmadığı, Hz. Peygamber (s.a.) hayatta iken Kur'an ona vahyedildiği, diğer ibadetler ve konular gibi Hz. Peyygamber (s.a.) ve ashabı tarafından yorumlanıp uyguylandığı, hangi sözün hangi manaya geldiği konusu açıklığa kavuştuğu halde bütün bunları bir yana bırakarak yukarıdaki saçma yorumu yapabilmek için cesaret kadar büyük cehalet (veya daha başka şeyler) gerekiyor.

Bir de simge konusu var.

Örtünenlerin kahir çoğunluğu inancı gereği örtünüyor; bunda şüphe yok, yapılan araştırmalar ortada.

Eğer başörtüsünü (türban diye bir şey yok, bunu muhalifler uydurdu, başörtüsünün çeşitleri var, işte bunu) simge olarak kullanan birileri varsa onu da "siyasi simge" olarak almak, siyaset kelimesinin çağrışımları yüzünden yanıltıcıdır. Doğrusu "İslam'a bağlılık, bir çeşit islamcılık simgesi" olduğudur. İslam'a bağlı oldukları halde başını örtemeyenler ise "mahelleden beter devlet baskısı" yüzünden istediklerini yapamıyorlar. Eğer dindarlığın uzantısı olan bir simge varsa bunu kullanmak da din özgürlüğüne dahildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hayrettin Karaman Arşivi