D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Çin’le Avrupa arasında Türkler

Çin’le Avrupa arasında Türkler

Çin başbakanı geçen hafta Türkiye’ye geldi. Çin’in daha önce bakanları, genelkurmay başkanları gelmişti. Bu sefer başbakan geldi ve “stratejik ortaklık” fikrinin hâkim olduğu anlaşmalar imzaladı...
Çin ve Türkiye... Ne kadar uzak iki coğrafya!
Esasen Çin Türkler için uzak değildi. Hâlâ bazı Türkler için uzak değil! “Sincan” çincede “yeni ele geçirilen toprak” demekmiş. Uygur vatanı, Doğu Türkistan şimdi Çin sınırları içinde ve böyle anılıyor!
Batı Türkleri, bir bakıma “Çin’den uzaklaşan Türkler” olarak tanımlanabilir. Türkistan’ı bırakıp neden batıya doğru yürüdük?
Türkler Müslüman oldular, kuzey ve doğudan güney ve batıya doğru yer değiştirdiler. Selçuk Bey’in hikâyesi yeter: Müslüman olduğunda Seyhun nehrinin kıyısında bir şehir olan Cend’de idi. Oğulları Horasan’a, İran’a, Irak’a, Kafkaslara doğru yayıldılar. Torunları ise, Suriye’ye Filistin’e ulaştı, Akdeniz’e vardı. Anadolu’yu yurt edindi...
İslâm’dan önce Türklerin tarihi Çin’le birlikte akıyordu.
Güçlü, kalabalık ve yerleşik Çin, sürekli atlı göçebe kavimlerin tehdidi altında idi. Türkler, yüzyıllar boyunca Çin’le savaştılar, zaman zaman hâkimiyetleri altına aldılar. Fakat, uzun dönemli düşünülürse, Çin tarafından asimile edildiler. Yerleştikleri an Çinli oldular. Bugün Türk tarihinin hükümdar isimlerinin çoğunun türkçe söylenişini dahi bilemiyoruz. Türk hükümdarları Çin isimleri almamışsa -ki istisnalar olabilir, nitekim Bilge Kağan kitabesinde, “Türk beyleri Türk adını terk etti” denilmektedir- başka kaynaklardan teyit edilip türkçesi tesbit edilemediği için, bugün onların çinlileştirilmiş isimleriyle yetinmek zorunda kalıyoruz demektir.
Çin karşısında Türkler, ancak sürekli hareket halinde bulunarak kimliklerini koruyabiliyorlar, varolabiliyorlardı. Göktürkler döneminde, Bilge Kağan, şehirler kurulması, etrafının surlarla tahkimi gibi düşüncelere sahip olmuşsa da, veziri Tonyukuk bu fikre karşı çıkmıştır. Şehirlerde sabitleşmek, etrafını surlarla çevirmek, nüfusça az olan Türkleri, Çin’in tehdidine açık hâle getirecektir. Zayıf olunan zamanlarda bozkırlara çekilmek, gerektiğinde Çin şehirlerine hücum ederek, güç göstermek en doğrusudur.
Türkler batıya yöneldiler. Selçuklu sonrasında Osmanlılar Avrupa ortalarına kadar ilerlediler. Batıda Türk korkusu yayıldı. Fakat devir değişti, 18. asırdan itibaren talih tersine döndü, 19. yüzyılda Avrupa karşısında kendimizi yenik hissettik. Öyle bir mağlubiyet psikolojisi ki, onları şeklen taklide yöneldik.
Daha önce Çin karşısında bu duruma düşmüştük!
6. asrın sonlarına doğru İşbara Kağan, Çin himayesini kabul etti. Çin imparatoru, Türkleri çinlileştirmek için halkın çince konuşmaya, Çinliler gibi giyinmeye, Çin âdetlerini kabule teşvik ve mecbur edilmesi yönünde İşbara’ya baskı yaptı. Hakan, 585’de imparatora mektup gönderdi, bağlılığını arz etti, haraç vereceğini, kıymetli atlar hediye edeceğini, buna karşılık dilini ve kıyafetini değiştirmeyeceğini, uzun saçlarını kestirmeyeceğini, halkına da Çinli kıyafeti giydirmeyeceğini, Çin âdet ve kanunlarını benimsemeyeceğini bildirdi...
Bundan kısa bir süre sonra, 7. asrın başında (607), Hakan K’i-min Türk kavmini Çinliler gibi yapmaya, giyim, âdet ve dil değişimine hazır olduğunu arz etti...
20. yüzyıldaki devrimlere bakarak, “tarih farklı bir coğrafyada olsa bile tekerrür ediyor” diyebilir miyiz?
Her neyse, biz Çin’den uzaklaştık ama, şimdi Çin dünyanın güçlenen devi olarak Türkiye ile ilişkileri geliştiriyor. Türkiye de, ABD tahakkümü altındaki dünyanın değişimini görerek geleceğe yönelik adımlar atıyor. Bunlar 20. yüzyılda tahayyül bile edilemezdi. Şimdiden görülüyor ki, 21. yüzyıl çok farklı olacak!


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi