Först leydi
Birtakım densizler, Türkiye Cumhuriyeti'nin başkanına "tavır koymaya" cüret edebiliyorlar ve 29 Ekim davetine katılmayacaklarını söylüyorlar.
Gerekçe olarak davetiyede "Türkiye Cumhurbaşkanı" yazılmış olmasını gösteriyorlar ama Ahmet Necdet Sezer'in ona buna yıllarca göndermiş olduğu davetiyelerde de böyle yazıldığı ortaya çıkınca mosmor oldular.
Asıl neden Hayrünnisa Hanım'dır. Onun başının örtülü olması.
Çünkü bu görüntü, kafalarındaki "First Lady" kavramına uymuyor. Leydi dediğin, "Lady Gaga" gibi olmalı! Türban dediğinle de ancak alay edilir, televizyon dizisindeki Dilber Hala'ya bakıp bakıp gülünür. Yaklaşım bu.
Alafranga adamlar ya bunlar (karılarının saçlarından başka neleri alafranga acaba?), köşkteki hanım ille bir "lady" olacak.
Oysa Türk olduklarını hatırlayıp cumhurbaşkanının eşine "hanımefendi" diyebilseler rahatlayacaklar.
Ama bunlar Adnan Menderes'e "beyefendi" denilmesinden de rahatsız olurlardı, çocukluğumdan hatırlarım.
İşin matrağı, o zamanlar "sayın" lafı da henüz icat edilmemişti!
Kimler bu şerefsizler?
Ergenekon davasında kovuşturulmakta bulunan emekli bir bürokratın, bazı yerlere "naylon fatura" ödemeleri yapmış olduğu söyleniyor... Bu adam, tuhaf bir şekilde merdivenden düşen ya da düşürülen ve ne hikmetse diğer bazı Ergenekon sanıkları gibi "hafıza kaybına" uğrayıvermiş bir adam...
Daha da kötüsü, bu karanlık adamın "bazı gazetecilere" de, her birine yüz bin dolara kadar varan ödemeler yapmış olduğu, iddialar arasında.
"Elde belgeler de varmış"... Rivayet böyle.
Varmış deyip kaçmak yok arkadaşlar!
Varsa, açıklayacaksın.
Şimmmmdi soruyorummmm:
Bu paralar devletin gizli fonlarından mı harcanmıştır, yoksa cebellezi edilmiş eroin parası falan mı söz konusudur?
Kimlerdir bu kontrgerilla tarafından satın alınmış gazeteciler? Kimlerdir bu para yiyen şerefsizler?
Bilip de açıklamayan namert olsun.
Bu iş, hani şu ünlü "bir numara" gibi karanlıkta kalmasın.
Açıklansın ki, Türk basınında kimin ne mal olduğu da meydana çıksın.
Sakın bunlardan bazıları da, beynimizle, bileğimizle, alın terimizle kazandığımız, anamızın ak sütü gibi helal parayı kıskananlardan olmasın, çok gülerim ha!..
Numara mı yapıyor?
Aydın Doğan'ın, basın ve yayın organlarının tümünü de satsa, bir kısmına ortak da bulsa, "işinin bittiğini" söylemiştik.
Farklı bir yorum da yapıldı: "Satmayacak, satmaya niyeti yok, sattım satıyorum diye seçime kadar oyalayacak, seçim sonucuna göre de kendine yeni bir yol çizecek"...
Mümkündür.
De, kimi oyalayacak? Kamuoyunu mu, çalışanlarını mı, hükümeti mi?
Böyle düşünüyorsa, sekiz ay vakit kaybetmekle kalacaktır. İstediği gibi çekip çevirebileceği zayıf bir CHP-MHP koalisyonu gelmeyecektir çünkü. Böyle düşünüyorsa, "Kılıçdaroğlu'ndan büyük bir önder yaratıp onu iktidara getireceğim" demiş olan bazı akıl hocaları Aydın Bey'i gene kötü kazıklıyorlar demektir!
Bu tür adamlarla iş yapan, içine düştüğü durumdan sonra gene de akıllanmamakta direniyorsa, kendisine rahmet dilemekten başka yapacak şey yoktur.
İş hayatında canım, medya patronluğunda... Yoksa, Allah kendisine çok uzun ömür versin de Türkiye'nin değişimini görmeden gitmesin, emekli bir taşra taciri olarak çekileceği köşesinde...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.