Triyalog denemeleri!
ABD’nin Tufts Üniversitesi felsefe hocalarından ve aynı zamanda şair olan Jody Azzouni Batılı ve doğulu filozoflar arasında diyalog tarzında bir karşılaşmanın mümkün olduğunu ifade etmektedir (‘Dialogue possible between Western, Eastern philosophers’ By H. Kaji and J. Heirannia, Tehran Times, 20/10/2010). Aslında, burada diyalog yerine fikir teatisi dense veya ikame edilse belki daha isabetli ve şık olurdu. Lakin şimdi diyalog her alanda müsrifane bir biçimde kullanılıyor. Kendi alanını (scope) aşmış durumda. Azzouni, Eflatun’dan beri madum’un veya yok’un nesne olup olmadığının veya var olup olmadığının tartışıldığını hatırlatıyor. Elbette bu tartışma Eflatun’dan İslâm kelamcılarına da aksetmiş ve geçmiş bulunuyor. Azzouni bir de doğru ve yanlışın meratibinin ontolojik alanın dışında da yani kurgusal alanda veya başka alanlarda da bulunduğunu söylüyor. Bunu da kelamcılar zihni alan ve harici alan şeklinde tasnif etmişlerdir. Dolayısıyla, fiction yani hayali ve kurgu alanda doğrular olduğu gibi nonfiction/kurgu olmayan yani hakiki alanda da doğrular ve yanlışlar vardır ve bunların hiyerarşisi veya meratibi farklıdır. Birisi sanal diğeri hakikidir. Azzouni de zihni veya kurgu alanının doğru ve eğrilerini kabul ediyor. İslâm kelamcıları da genellikle bu tasnifi benimsemişlerdir.
İletişimin bir kaç hali bulunuyor. Bulardan ilki kendi kendisiyle konuşmaktır ve buna monolog denilmektedir. İkinci kademede ise diyalog gelmektedir. Son dönemlerde diyalog babında; dinler, kültürler ve medeniyetler arası diyalog çeşitleri iştihar etmiştir. Buna bir de filozoflar arası diyalog boyutu ekleniyor. Diyaloğun üçüncü ve üçlü boyutu ise triyalog olarak anılmaktadır. Dinler arası diyalog bağlamında isabetli olarak triyalog kavramı da kullanılmaktadır. Bu kavramı ilk kullananlardan biri Vatikan Eski Kardinali Sergio Pignedoli olmuştur.
¥
“Katolik Kilisesi ve Musevi ve İslâm İnançları: İbrahimi Dinlerin Triyaloğu” başlıklı makalesi çapraz ve çok boyutlu ve yönlü dinler arası diyalog meselesini veya talebini ortaya koymaktadır. Esasen dinler arası diyalog meselesinde triyalog boyutunu ilk kez gündeme getirenlerden biri meşhur Hallac-ı Mansur yazarı ve oryantalist Massingnon olmuştur. Vatikan’ı, 1962-65 yılları arasında yapılan İkinci Vatikan Konsili toplantılarında diyaloğa ve onun ötesinde triyaloğa ikna eden kişi şüphesiz Massington’dur ve bu triyalogun Yahudi-İslâm boyutunu ‘Selam-Şalom beraberliği’ adı altında sloganlaştırmıştır. Elbette ki diyaloğun bir çok mertebesi olacaktır. Üçlü diyaloğun dışında da seçenekler elbette ki var. Dini boyutta triyalog veya üçlü diyalog yaşandığı gibi siyasi alanda da bu kavramın akisleri vardır. Sözgelimi, Avrupa Birliği bu anlamda triyalog kavramını Türkiye, AB ve Rusya arasında iletişim zemini olarak kullanmaya karar vermiş. Zira AB ile ilişkiler muvacehesinde Rusya ile Türkiye benzer konumlara sahiptir. Cesameti nedeniyle Avrupalıların Rusya’yı içlerine almaları söz konusu bile değildir ve bu durumda hazım problemi yaşanması kesindir. Bu durumda onlar Rusya’nın uydusu haline gelebilirler. Türkiye ise 80 yıllık Batılılaşma serüvenine rağmen hâlâ kıvama gelmemiştir ve Fransızların itiraz ettikleri gibi hâlâ hakkında hazmetme problemleri vardır. Hazmedemezseniz geriye iki şık kalır. Ya kusmak ya da midenin çatlaması ve ortadan ikiye yarılmasıdır. Bundan dolayı da Avrupalılar Türkiye’yi bekleme salonunda tutmaya çalışıyorlar. Onlar için en iyi formülün bu olduğu kesindir. Lakin ilelebet bunu başarmaları mümkün mü? Yoksa hazmetmemenin bedeli ve karşılığı eksen kayması mıdır? İşte Avrupalılar bu soruya cevap arıyorlar. Ve buldukları muhtemel cevaplardan birisi üçlü alanda triyalog denemesidir.
¥
Milliyet’ten Semih İdiz’in ‘Türkiye, AB’nin hesaplarını bozdu’ yazısı buna dair ipuçları veriyor. “Türkiye’yi tekrar yanına çekebilmesi için Avrupa’nın ne yapması gerekiyor? Avrupa Dış İlişkileri Konseyi araştırmacılarından Dimitar Bechev, Jana Kabzova ve Andrew Wilson’un imzasıyla yeni yayınlanan ortak çalışma bu soruya da yanıt (cevap) arıyor. Çalışmada AB, Rusya ve Türkiye arasında -“diyalog” kelimesinden türetilmiş olan- bir “triyalog” öneriliyor. Buna göre Türkiye Avrupa’yı yakından ilgilendiren savunma konularında, AB ve Rusya ile birlikte belirleyici bir rol oynayacak.” Bakalım triyalog cevabı, Türkiye’ye yetecek ve onu tatmin edecek midir? Sorunun cevabı zamanda saklı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.