Kemalistler haklı!
Her gün başörtüsü yasağını konuşuyoruz. Bir tarafta konunun insan hak ve özgürlükleri bağlamında görülmesi ve değerlendirilmesi gerektiğini savunanlar veya tesettürün İslam’da yerini vurgulayanlar –ki bunlar yasağın kalkmasını isteyenlerdir- diğer tarafta örtünmenin modern cumhuriyet rejimiyle bağdaşamayacağını savunanlar veya ‘ah yavrummm! Sizin kafanıza bu örümcek ağını kim ördü, söyleyin de gidip onları cezalandıralım’cılar... Arada da bu iş çözülecekse ancak bizim elimizle çözülür, bizim dediğimiz gibi çözülecek, yani bir tutam perçem lütfen’ciler. Ben bunlara araçtakiler de diyorum. Sağ gösterip sol vurmaya yeltenip de onu da beceremeyenler de olabilir. Kanal kanal dalgalanıyor iki kesim ve aradakiler.
Sorun fiiliyatta yani ‘yerde’ büyük ölçüde çözülmüş gibi gözükse veya ‘gösterilse’ de şimdilik sonunda ışık gözükmeyen bir tünele girilmiş gibi. Kimi üniversitelerde sorun yaşanıyor kimilerinde yaşanmıyor. Aldığımız duyumlara göre, kimi üniversitelerde önceden sorun yaşanmazken şimdi yaşanır hale gelmiş. Bu da sorunun bir başka düşündürücü boyutu...
Bizim yasakçılar nev’i şahsına münhasır bir türdürler nitekim, şu veya bu sebeple şimdiye kadar zaman zaman yasağı uygulamada tembellik etmiş olanları olmuş olsa da şimdi dört elle sarılmışlar bu kesim uygulamaya, yani başörtülü öğrenciler hakkında açıktan, kimi zaman da gizliden yani arkadan arkaya tutanak tutmaya... belki biraz da ‘siz misiniz bize emir verecek, o zaman görün bakalım’ türünden bir büyüklenmeyle...
Bizler içimizde dövüşüp birbirimizin boğazını sıkarken, henüz başörtülü kadınlar toplumsal hayata ne derece katkıda bulunabilirler sorusuna gelemeden önce, acaba eğitim ve öğretim haklarından istifade etmeye ne derece layıklar sorusu üzerinde debelenip dururken bir taraftan da küstahça ve eleştiriye açık olmaz bir tavırla Cumhuriyet’imizin batılılaşma projesini kutsarken, dünya bizi de içeren bir rapora imza attı, geçtiğimiz günlerde. Bana sorarsanız medya outletlerine bomba gibi düşmesi gereken bir haberdi bu rapor haberi. Özellikle de modernizasyon projesinin savunucularının gece gündüz üzerinde kafa yorması gereken bir rapordu. Ama gördük ki ‘modernist’ laikçilerimizin başörtülü kadınlarla uğraşmak gibi daha önemli(!) bir vazifeleri var... Bakın merkezi İsviçre’de olan Dünya Ekonomik Forumu’nun her yıl yayımladığı Kadın Erkek Eşitliği Raporu neler söylüyor ülkemizle ilgili: Eşitlik indeksini baz alarak yapılan araştırmada geçen sene 134. sırada yer alan Türkiyemiz bu sene 126. sıraya yükselmiş. Geçen sene de Katar, Mısır, Mali, İran, Suudi Arabistan, Benin, Pakistan, Çad ve Yemen’le birlikte ‘Toplumsal cinsiyet eşitliği bakımından en kötü durumda olan ülkeler’ arasında yer almıştık. Açıkça ifade edelim: Kadın-erkek eşitliği konusuna herkesin farklı yaklaşımları olabilir, bunun olabilirliğini veya olması gerekliliğini savunanlar kadar konuya oksimoron olarak bakanlar da vardır. Kimileri konuya eşitlik değil de tamamlayıcılık olarak bakılması gerektiğini savunuyor olabilirler.
Konumuz bunların hiçbiri değil. Konumuz, Türkiye gibi orada burada devletin kadına sağladığı haklar konusunda böbürlenen, bu konuda da uluslararası arenada yeterince destekçi bulan ve hatta bu konumu global literatüre iyice kazınan, içinden çıktığı bölgesel coğrafyayı her fırsatta küçük gören, bu konudaki ayrışmışlığı hakkında burnundan kıl aldırmayan bir ülkenin nasıl oluyor da yüz kızartıcı bir sıralamayla 126. sırada yer aldığıdır. Peki Türkiye kimlerin gerisinde değil de önünde bu raporda... Fas, Benin, Suudi Arabistan, Fildişi Sahilleri, Çad ve Yemen.
E ne diyelim! Cumhuriyet rejiminin kadınlara verdiği haklarla övünen Kemalistlerimiz haklı! Arabistan’ın önündeyiz! Hem de pek bir önünde!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.