Türkiye Kupası önemsenmiyor
İlk turda alınan sürpriz sonuçlar inanılır gibi değil.
Ligin tozunu atan Karabükspor, Beypazarı'na,
Son iki haftanın flaş takımı Eskişehirspor, Bank Asya Ligi'nden Denizlispor'a elendi.
MP Antalya 120+3'te Orduspor'u ancak aşabildi.
Ortaya çıkan gerçek şudur;
Takımlarımız Türkiye Kupası'nı önemsemiyor.
Çaresi nedir?
Maç trafiği yoğun sezonda Türkiye Kupası'nın tek maç olarak oynatılması.
Dünya bunu uyguluyor.
Mert olmayan sert futbol
Marka değeri yüksek, insani değeri tartışılır bir lig yaşıyoruz. Büyük takımlar tarafından amaç her seferinde galip gelmek olunca onları durdurmak isteyen rakipler de futbol oynamaktan çok tekmeyi ön plana çıkarıyor. Geçen seneden beri sert futboldan en çok nasibini alan Galatasaray'a bu kez Fenerbahçe ve Beşiktaş da eklendi. Büyük takımların hepsi sertlikten şikayet eder hale geldi. Schuster, Aykut Kocaman ve futbolcuları bu durumdan ciddi şekilde rahatsız.
Kabul edelim ki futbol erkek oyunu, ancak amacını aşan sertlikler de erkeğin mertliğine sığmıyor. Bunda hakemlerimizin de sorumluluğu çok. Çifte standart diye yırtındığımız, aynı pozisyonlara çalınan farklı düdükler ve de amacını aşan sertliklere hakemlerin duyarsız kalışı futbola düşen büyük gölge oluyor. Aslında 'büyük takımlar korunuyor' derken onların kaliteli futbolcularının devamlı sakat oluşları da galiba perde inen gözlerimizden kaçıyor.
Nasıl çare olunur, onu da hiç konuşmuyoruz.
FIFA'nın; bilhassa arkadan sinsi dokunuşlarla rakibi engelleyerek pozisyonu bozmak, sonrasında da topa sahip olmak gayreti içindeki futbolculara getirdiği önlemleri de umursamıyor bizim hakemlerimiz. FIFA buna çok dikkat ediyor ve rakibi bozduktan sonra topu kazanan futbolculara derhal düdük çalınması gerektiğini adeta bir emir gibi deklare ediyor. Bütün dünya buna riayet ederken ne yazık ki Türkiye hala 'eyyamcı' tutumuna devam ediyor.
Kornerlerdeki itip kakmalar, formadan çekmeler, hakemi kandırmaya yönelik hareketler cezasız kalınca, hakemin otorite zafiyetinden kaynaklanan bu durumu da savunmacılar değerlendiriyor. Nasıl olsa hakem çalmıyor diye Yaradan'a sığınıp basıyor tekmeyi rakibine...Bir başka yürek yarası da medya ve tribünler. Medya olaya taraf baktığı sürece sakatlıklara çare bulamayız. Tribünler de zaten taraf olduğundan nalıncı keseri gibi hep kendi futbolcularının korunmasını istiyor. 'Vur kır parçala bu maçı kazan' sloganı hala dillerdeyse ve tv yorumcuları da bu melanetten kendilerine pay çıkartmak istiyorlarsa vay milyon dolarlık futbolcuların haline...
Sahalar diyeceksiniz... Evet, hepsi tarla...
Havuzda toplanan para marka değerini yükseltiyormuş... Ne gam! Tarlaya düşen kaliteli tohumu yeşertecek değerler de gerek.
İnsanlık öldü mü?
Ya erkekliğin sembolü mertlik?
Fenerbahçeli Niang'ın feryatları karşısında içim eridi...
Geçen seneyi ilk yarıdaki Fenerbahçe maçında kapatan Milan Baroş da Allah'ın kulu değil miydi?
Futbol Federasyonu ve MHK buna acilen tedbir düşünerek futbolcuyu koruma altına alması gerek. Yoksa bu gidiş kötü.
Lincoln'ün kulakları çınlasın
Hatırlayın;
Lincoln bir maçta ayağında sekiz kere top zıplatarak alan kat ettiğinde bizim fikri kısır yorumcularımız aynen şöyle demişti;
'Lincoln bu hareketleri yaparak rakibi aşağılıyor. Ayıp ediyor.'
Oysa Lincoln ve emsali futbolculara milyon dolarlar verilmesinin sebebi böyle güzel hareketleri yapmaları için değil mi?
Kıskançlık ve aşağılık kompleksi bizi esir almış!
El oğlu bunlarla uğraşmıyor.
Hollanda Ligi'nde PSV, ezeli rakibi Feyenoord'u 10-0 yendiğinde hiç kimse çıkıp da PSV ayıp etti demiyor. Ertesi gün bu sonuç arşivlerde kalıyor.
Fenerbahçe Galatasaray'a 6 attığında neden bu sonuç sekiz sene dillere sakız oluyor acaba?
Tavşana kaç tazıya tut! Güleriz ağlanacak halimize...
Pegasus Tribünü
Tribün satışları devam ediyor...
Ağızlardan küfürü alıp tat veren Ülker'in tribün sponsoru oluşundan sonra, Pegasus Havayolları da 3+3 yıllık anlaşmayla Galatasaray'ı uçurdu...
Keşke her tribün Pegasus gibi uçurulsa...
Tek dileğim o tribünden sahaya bir şey uçmaması...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.