Mahir Kaynak

Mahir Kaynak

Avrupa’nın Çin’i olmak

Avrupa’nın Çin’i olmak

Son günlerde ülkemizin ilerde Avrupa’nın Çin’i olacağı söyleniyor. Yani dışarıdan alacağı sermaye ve teknoloji ile ucuz emek birleşecek ve Türkiye ihracat yapan bir ülke olacak. Bu düşüncenin doğru olmadığını düşünüyorum. Çin ekonomisini tanımlayan ve geçen yıl yazdığım bir makaleden alıntı ile analizime başlıyorum.

“Yıllardır dünyadaki bu ekonomik düzenin ne zaman yıkılacağını merak eder dururdum. Verdiğim bazı konferanslarda günün birinde doların değeri sıfıra iner ve ABD onun yerine dolmaz diye bir para çıkarırsa şaşırmayın diye işi şakaya vururdum.”

Ekonomik stratejimiz Çin’den çok ABD’nin bugüne kadar izlediği ve terk etmekte olduğu olduğu politikaya benzemektedir. ABD 800 milyar dolar civarında dış ticaret açığı veriyor ve bunun karşılığındaki para bu ülkeye borç veriliyordu. Bu açığın yarısına yakını Çin’le olan ticaretten kaynaklanıyordu. ABD güvenli bir ülke olması ve faiz hadlerinin yüksekliği nedeniyle dünyada oluşan tasarrufların yöneldiği ülke konumundaydı. Tasarruf fazlası olan ülkelerin başında Çin ve Japonya geliyor, Ortadoğu ve diğer ülkelerin fonları bunu izliyordu.

Sonu olmayan bu sarmalın nasıl sonuçlanacağı konusunu düşündüm ve en iyi yolun şu olduğuna karar verdim. Bu kararım yeni değildir ve on yılı aşkın bir süreden beri aynı şeyleri söylüyorum. Paranın değeri düşürülür ve faiz haddi indirilirse ülkeye gelmiş olan para kaçmaya başlayacaktır. Ancak paranın düşen değeri nedeniyle yatırımcılar verdiği paranın küçük bir bölümünü geri alacaktır. Üstelik, bugün Çin’in yaptığı gibi, paranın değerinin düşüşü varlıklarının değerini düşürdüğü için, hiç getirisi olmasa bile bu ülkedeki yatırımlarını muhafaza ederler.

Bugün ülkemiz güvenli ve faiz hadleri yüksek bir ülke olarak tanımlandığı için dış sermayenin tercih ettiği bir ekonomidir ve bu durumuyla, ölçeği çok küçük olsa da, ABD’ye benzemektedir. Bu durum ilerde, ABD’de olduğu gibi, bir sarmala dönüşebilir.

ABD yabancı sermayenin sahip olduğu devlet ve özel sektör kağıtlarını piyasaya para sürerek satın alıyor ve parasının değerini düşürüyor. Yabancı sermayeye “Yolunuz açık olsun: Gidebilirsiniz ve siz gittikçe doların değeri daha hızlı düşer ve verdiğinizin küçük bir kısmını geri alırsınız” diyor. Bu süreç içinde ithal ettiği malları içeride üretmek için düşük faiz hadleri ile birlikte teşvik tedbirleri alıyor.

Böyle bir strateji izlemenin temel şartı, ithal ettiğiniz ürünlerin vazgeçilmez mallar olmamasıdır. Yani petrol, hammadde gibi yokluğu ekonomiyi çökertecek mallar olmamalıdır. Böyle bir durumda artan döviz fiyatları nedeniyle maliyetler artar ve daralma yaşanır. ABD’nin böyle bir sıkıntsı yoktur ve Çin’den ve Japonya’dan ithal ettiği mallar vazgeçilebilecek ya da içerde üretilecek tüketim mallarıdır.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. Bugün taklit edilecek bir ekonomik model yoktur. Çünkü dünyada yeni bir ekonomik düzen oluşmakta ve her ülke değişmektedir. Birine benzemek yerine değişen dünya şartlarını gözeterek yeni ve özgün bir model yaratmaktır. Ama en zor şey yaratıcı olmaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mahir Kaynak Arşivi