Yeni Endülüs
İngilizler zaman bombası yerleştirerek Sudan'ı terk etmişlerdi. Sudan kademe kademe çözülmeye doğru gidiyor. Bunun ilk emarelerinden birisi bağımsızlık sonrası Sudan-Mısır birliğinin tesis edilememesi ve Sudan'ın Mısır'dan kopmasıdır. İlk felaket budur. Zamanla Mısır-Sudan arasına ideolojik gerginlikler de girmiştir. Numeyri ile Nasır ve Sedat dönemlerinde Mısır ile Sudan arasında ideolojik uyum bulunuyordu. Lakin İnkaz Darbesi (1989) sonrasında Mısır ile Sudan arasında ideolojik gerginlik oluşmuştur. Addis Ababa'da Mübarek'in bazı Sudanlı eylemcilerin saldırısına maruz kalması da bir dönem iki ülkenin ilişkilerini kopma olmasa donma noktasına getirmiştir. Ogünlerde Sudan-Mısır ilişkileri Gazze-Mısır ilişkilerine benzemiştir. Bilahare, Mısır ile Sudan ideolojik kavgaya kilitlenmenin yanlışlığını ve Nil Vadisinin kendilerini kenetlenmeye mecbur ettiğini ve coğrafyanın ittifaka zorladığını gördüklerinde geç kalmışlardı. İdeolojik körlük nedeniyle kendi menfaatlerini dahi görememişlerdir. Son sıralarda Mısır Dışişleri Bakanı Ebu'l Gayt ve İstihbarat Başkanı Ömer Süleyman Sudanlılar veya Cuba ile Hartum arasında devreye girse ve meseleyi tamire yeltense de iş işten geçmiş gözükmektedir. Lakin Sudan'ın çözülmesinde tarihi İngiliz parmağı bulunmaktadır. Ocak ayında yapılacak referandumla birlikte Güneyliler geleceklerini belirleyecekler. Muhtemel olarak da bu bağımsızlık şeklinde tecelli edecek. İngilizler Mısır ve Sudan'ı işgalleri altında tuttukları sırada güney ile kuzeyin bağlarını gevşetmeye çalışmışlardır. Güneyde Arapça'nın alanını daraltmışlar ve İslam'ın yayılmasının önüne set çekmişlerdir. Arapça yerine yerel dilleri ve lehçeleri ve ilaveten İngilizce'yi teşvik etmişler ve İslam dini yerine de misyonerlik faaliyetlerini ikame etmişlerdir. İngilizler Filistin'i işgal ettikleri yıl (1917) güney ile kuzeyin arasını kurumsal olarak da ayırmışlar. Kuzey ordusunu güneyden çıkarmışlar ve yerine de Ekvator Güçleri adıyla yerel birlikler oluşturmuşlardır. Kuzeyli tüccarların güneye inmeleri de yasaklanmıştır.
Bağımsızlığın kazanıldığı 1955 yılından itibaren taraflar arasında gerginlikler başlamış ve taraflar özerklik konusunda 1972 yılında anlaşmışlar ve bu anlaşma 10 yıl sürmüştür. 1980'li yılların başlarında yani Numeyri'nin son dönemlerinde anlaşma sona ermiş ve güneyde silahlı ayrılıkçı hareket başlamıştır. Ömer Beşir döneminde özerklik anlaşması yenilenmeye çalışılsa bile sonuç vermemiş ve taraflar sonuçta ara bir devreden sonra referandum konusunda anlaşmışlardır. Ve ara devre bitmiş ve referandum tarihi gelip çatmıştır. Referandum tarihi yaklaştıkça taraflar arasında gerilim yeniden tırmanmıştır. Bu gerilim sebepleri referandumdan bağımsızlık yönünde bir sonuç çıkması ihtimalidir. Bu konuda Beşir yeni bir savaşın kapıda olduğu uyarısında bulunmuştur. Lakin daha sonra güneyin bağımsızlığının dünyanın sonu olmadığını söyleyerek gerilimi kontrol altına almaya çalışmıştır. Gerginliğin ikinci alanı veya nedeni ise güney ile kuzey arasında sınır belirlemeler ve bu sınırların petrol rezervlerinin geçtiği alana tekabül etmesidir.
Öteden beri İsrail'in Nil Vadisini ayırmak ve Sudan'ı bölmek istediği bir gerçektir. Bunun emareleri iyice belirginleşmiştir. Hatta Sudan gibi Yemen, Irak ve benzeri ülkelerin de aynı tehditlerle karşı karşıya olduğu ve bu planların da arkasında İsrail'in olduğu ileri sürülmektedir. İsrail'in elinin uzun olduğu ve Sudan'la da ilgilendiği inkarı kabil olmayan bir gerçektir. İsrail'in kolları Afrika'yı kavramıştır ve Sudan'la da özel olarak ilgilenmektedir. Hatta bazı Kıpti çevreleriyle de irtibat halindedir. Bu bağlamda, Güneyli SPLM Başkanı Salva Kiir referandumdan bağımsızlık sonucu çıkması halinde Cuba'da İsrail temsilciliğinin açılacağını ve bayrağının dalgalanacağını beyan etmiştir. Ve bağımsızlık sonrası güneyin dış politikasının haliyle Hartum'un dış politikasından ve vizyonundan farklı olacağını söylemiştir. Öyle olması da, beklenen bir gelişmedir. Elbette Kiir dilediği politikayı uygulamakta serbesttir fakat bu politikanın bir boyutunun İsrail ile iltisaklı olduğu göz ardı edilemez. Maalesef, Afrika giderek daha fazla parçalanıyor. Bu da kıtanın yaşadığı istikrarsızlığı gösteriyor. Arap Birliği, Sudan'ın bütünlüğünü desteklerken Afrika Birliği ise güneyin tercihini savunuyor. İngilizlerin başlattığı süreç maalesef Arapların duyarsızlığı ve Hartum yöneticilerinin gafleti ve yanlışları sonucu acı meyvesini veriyor. Güney de Endülüs gibi kaybediliyor. 11 Ocak (2010) tarihi Sudan için yeni bir dönüm noktası olacaktır. İnkaz Yönetiminden önce Sudan'da siyasi kaos vardı. Sonrasında da yıllarca güneyde ve Darfur'da savaşlar ve felaketler yaşandı ve sonuç ortada. Sudanlı İslamcılar devraldıkları mirası yani mevcudu dahi muhafaza edememişlerdir. Denildiği gibi, hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.