Yasakçılığın sonu necilik?
Atlantic City nasıl bir yer? Hiç ayak basmadım ama edindiğim izlenime göre "Las Vegas'ı deniz kıyısına götür kur", işte öyle bir yer.
Digitürk'ün kanallarından birinde de yeni bir dizi başladı, "Boardwalk Empire", bu şehrin karanlık geçmişini anlatıyor, ilk bölümünü de Martin Scorsese çekmiş, umarım gene lafı uzatmamıştır... (Kaçırmayın, yirmili yıllar, çarliston, tamburlu mitralyöz, papyonlu adamlar, oturak şapkalı kadınlar, nefis bir dönem tadı... Şehrin rıhtımına Boardwalk deniyor. İsteseniz dizinin adını da "Rıhtım İmparatorluğu" diye tercüme edelim.)
Yok, seyretmedim, DVD'sinin çıkmasını bekliyorum, bir oturuşta "toptan" seyredeceğim. Şimdilik resimlerine baktım, bir de diziye kaynaklık eden Nelson Johnson'un kitabını getirttim karıştırdım tabii.
Eee, size görmediğim bir şehir ve izlemediğim bir dizi hakkında yazı mı yazacağım?
Hayır efendim, konumuz yasakçılık.
Amerika'da, çok kişiye inanması şimdi bile güç gelir, "içki yasağı" vardı.
1920 yılından taa 1933 sonuna kadar, tam on üç yıl!
İki salak protestan köktendincinin önayak olmasıyla kanunlaştırıldı, bu da yetmedi, anayasaya "ek madde" (amendment) olarak da girdi. Bundan kurtulmak da, bu maddeyi yürürlükten kaldıran gene bir ek anayasa maddesiyle mümkün olabildi.
İçki yasağı, yalnızca içki tüketiminde patlama yapmakla kalmadı... (Muazzam bir saçmalık örneği olarak içkiyi üretmek, dağıtmak ve satmak yasaktı ama içmek yasak değildi! Polis gizlice içki içilen ve "speakeasy" tabir edilen yerleri basıyor, satanı tutukluyor ama burnunun dibinden bulut gibi yıkıla yıkıla geçip giden sarhoş müşteriye hiçbir şey yapamıyordu...)
Mafyayı da yarattı.
İtalyan mafyası yirminci yüzyıl başlarında göçmenler vasıtasıyla Amerika'ya da el atmış ama bu İtalyan kökenlilerin "kendi aralarındaki hırlaşmalar" düzeyinde kalmıştı... İtalyan bakkaldan ve köşe başındaki fahişeden haraç almak gibi "masum" denilebilecek küçük suçlar...
İçki yasağı, mafyayı "gizli içki ithalatçısı ve dağıtıcısı" konumuna yükseltti, milyonlarca dolarlık bir ranta kavuşturdu.
"Efsanevi" mafya babaları, başta Chicago'nun ağası Al Capone olmak üzere bütün o Lucky Luciano'lar, Dutch Schulz'lar falan da böyle doğdular.
İçki yasağı kalkınca, mafya birdenbire boşlukta kaldı.
Ve böylece daha da beter "uyuşturucu işine" yöneldi.
Kumar ve fuhuş sektörünü de hiç elinden bırakmadan tabii. (Uyuşturucuya bulaşmak istemeyen ve bu yüzden diğer babaların hışmına uğrayan "iyi baba" palavrası, İtalyan kökenli ve mafyayla da sıkı fıkı bazı Amerikan sinemacılarının uydurdukları bir mitolojidir.)
Protestan köktendincileri (özellikle metodistler) iyilik edelim derken Amerika'ya büyük bir kötülük etmiş, büyük çapta "organize suçun" doğmasına ve gelişmesine yol açmışlardı.
Siz de YouTube'u yasakladınız. Aferin.
Böylece bu yasak siteye girmeyen, girmenin yollarını öğrenmeyen kalmadı.
O güne kadar hiç aklından geçmediği halde durduk yerde bundan haberdar olan kaç bin Türk genci bu siteye girmiş ve Atatürk'e hakaret eden şu ünlü video klipleri sırf meraktan seyretmiştir acaba?
Bizim gençliğimizde komünizm yasak olmasaydı binlerce arkadaşımıza o kadar cazip gelecek miydi?
Sağa sola çaktırmadan baka baka ve de korkudan ve heyecandan titreye titreye Tünel'deki Sovyet Konsolosluğu'na dalıp birkaç dandik propaganda broşürünü kapıp kaçtığımı hatırlarım...
Maceraya kelle koyacak kadar kafasız değildim ama böyle olmayan çok kişi yitip gitti genç yaşında.
Evet beyler, kıyakçılığın sonu ayakçılık, yasakçılığın sonu neciliktir?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.